Gazi Koşusu tahminlerim
Ben orijinlerine pek bulaşmadan yorumladım. Elbette ki orijinsiz bir koşuyu yorumlamak yanıltıcı olacaktır. Herkes dibine kadar yorumlasın ben geniş açıyla alıyorum bu sefer.
Öncelikle koşuya katılan 3-5 at dışındaki her atın iyi bir stratejiyle kazanabileceği bir koşu bu. Formunu son koşusundan koruyanların daha bir önde olduğu bir gerçek. Son koşulara bir göz atalım. Kim neler yapmış?
Dikkatimi çeken 2 yaşlılığından beri çim koşan at Perhan. Jokeyi Fuat Çakar. Büyük avantaj olacak Perhan için! İkililiğinde 4 koşudan sonuncusunu kazanıp, yarış kazanmayı öğrendiğinden beri uzun mesafe olan 1900-2100 m'de rakiplerine kafa tuttu. Son yarışında Transacoustic'e geçilirken bile Gazi'ye hazır olduğunu gösterdi. Bu arada Transacoustic için de şunu söyleyebilirim; tek uzun mesafe koşusunda birinci geldi. Ölçü olmadığını düşünüyorum ve daha Gazi için yeterli görmüyorum bu atı. Perhan'ın sprintini doğru zamanda atması ve boşluğu yakalaması ile galip gelebileceğini düşünüyorum. Nash Bishop'un kardeşi olması da avantajıdır.
Diğer unutulan favorilerimden Nusrat. Yorumlarda yer verilmiyor genelde ama süprizden öte kazanma şansının yüksek olduğunu düşünüyorum. Nusrat'ı yarış hayatının başından beri takip ediyorum. Kum pistte harikalar yaratan bir taydı. Üç yaşlılığında haifif formdan düştü. Gazi için iki uzun mesafe çim koştu. Tabeladan çok uzaklarda kaldı. Yarışı hep önde sürükledi ki Nusrat'ın sprintleriyle kazanmasyı bilen bir at olmasıyla bu tavşan at misali önde kaçmasına anlam veremedim. Eğer ki iyi bir taktik uygulanırsa, Nusrat'ın yarın kazanması işten bile değil. Antrenörü Ekrem Dizdar'a da ayrı bir hayranlığım vardır. Eminim bu yarışa farklı hazırladı Nusrat'ı. Kuponuma eklerim Nusrat'ı.
Şimdi olaya başka açıdan yaklaşalım. Atlardan ziyade jokeylere bir göz atalım. Dünya çapında iki jokey katılıyor yarışlara. Karataş ve Dettori. Tabi Selim Kaya'yı, Boyraz'ı, Sözen'i ve diğerlerini de es geçemek istemiyorum. Ama bu isimler farklıdır her zaman.
Karataş favorilerden Monte Negro'yla koşuyor. Grup koşularında hep geçildi. Son koşusu Sait Akson'da sprinitini güçlü koyamadı. Miramis'te güçlü bir spirint koyamamsına rağmen, zamanlama hatası yaptı Monte Negro. Karataş ile bu sprinrini oratay koyacaktır, önemli olan pozisyonu yakalaması. Bu arada söylemeden geçmemek lazım, Karataş ile koştuğu 3 yarışı da kazandı Monte Negro.
Dettori ise dişi at Chi ile koşacak. Atın dişi olması bir kere kafadan insanı soğutuyor. Şimdiye kadar dişi atlar hep geçilmiş Gazi'de. Zorlamışlar ama olmamış. Jokeyi kaliteli lafımız yok. Karataş'a önceden geçilmesi ölçü olamaz elbette. Her zaman beğendiğim My Sea ile babadan kardeş. Bir şeyler beklenebilir Chi'den. Ama ben özellikle uzun mesafede çok olumlu bakmıyorum Chi'ye. Tabela mı? Olur, ama yarışı kazanamaz. Kuponlara koyulmasında ise bir sakınca görmüyorum. Strateji kazanamayacak atı bile kazandırabilir. Her şeyin de bir ilki vardır derler ya hayırlısı:)
Şimdi benim favorilerimden Nusrat'ın yanında Rokoko'ya gelelim. Little Tulip ekürisi ile koşacak olması avantaj. Son yarışında Dettori'nin Chi'sini geçti. Diyeceksiniz bu da dişi ama favorin. Eee dedik o kadar her şeyin bir ilki vardır diye. Bu ilki gerçekleştirmeye en yakın olarak Rokoko'yu görüyorum. Jokeyi Selim Kaya. Kaya'nın da bir ilke ihtiyacı var. Çok geç olmadan artık son verebilir bu hasretine, artık bir Gazi kazanmalı! Sarı Lira ile babadan kardeş sanırım Rokoko. Ciddi bir rakip olacak yarışta.
Miramis. İşte kafamı kurcalayan asıl at. Formunu belirtmiyor, çok dengesiz. Bir tabela dışı bir süper birincilik derken, Sait Akson'da Monte Negro'yu affetmedi. Aslında bu yarışta da yeterli görmedim. Ama Monte Negro'yu geçmesi ile şampiyonluğu istediğini belli etti. Aslında Miramis için en büyük handikap start anı. Neredeyse hep gecikmeli başlıyor yaışa. Bagsta bu kadar oyalanmasa daha rahat yarış sonunu getirecektir. Ona rağmen gerçekten muhteşem sprintine karşılık verecek at göremiyorum şu grupta. Son yarışındaki sprintini her ne kadar güçsüz görsem de. Asıl sprinti doğru zamanlama ile atarsa Miramis götürür bu yarışı. İlk yarışı dışında hep Gökhan Kocakaya ile koştu, bu yarışta da öyle koşacak. Kocakaya'nın Miramis'i getireceğine gerçekten inanıyorum.
Pazar gününün diğer koşularına da göz atmak gerek. 4 ve Yukarı İngilizler G1 koşusu güzel geçeceğe benziyor. Sabırlı, Nash Bishop, Kurtiniadis arasında geçmesini bekliyorum. Sabırlı'nın tecrübesini konuşturarak bu yarışla, yarışseverleri bir kez daha fethetmesi ne güzel olurdu. Diğer bir koşu Fashion TV Bayan Binici Kupası Koşusu. Klasikleşti artık. Altılı dışında ama izlemesi zevkli olacaktır. Yine altılı dışında 4 ve Yukarı İngiliz atlarının koştuğu Arjantin Jokey Kulübü Koşusu'nda Pan River, Inspector ve Out Of Control'ün ağırlığını koyacağını söyleyebilirim. Zübeyde Hanım Koşusu'nda dişi 4 ve Yukarı İngilizler yarışacak. Ateşin Kızı her zaman beğendiğim bir kısrak olmuştur. Favorim bu koşu da Ateşin Kızı'dır. Anafartalar G1 Koşusu'nda henüz geçilmemiş Invincible Son ve Enternasyonel Alir Rıza Bey Koşusu'nda Turbo'yu tek yazmak çok mantıklı. Kuponları rahatlatır.
83. Gazi Koşusu
Asimetrik psikolojik savaş
Tuncer Şengöz'den Borsa Analiz #24 Haziran 2009
Günün Sözü
"9 kadını aynı anda hamile bırakırsanız, 1 ayda bebeğiniz olmaz."
"Gözümden katarakt amaliyatı oldum, ama hala yeşil filizleri göremiyorum."
Haftalık takip listem
Bugünün önem(sizliğ)i
Volkan Konak - Yarim Yarim
Volkan Konak'tan çok çok güzel bir yorum daha. Dinledikçe dinleyesim geliyor. Paylaşayım istedim.
Şampiyonların serisi
Motor sporlarında en büyük şart popüler olanın her zaman içeride bulunmasıdır. Futbolda öyle büyük şartlar yoktur. Çünkü yeni büyükler her an hazırdır. Schumacher gittikten sonra kimlere büyük dediler? Alonso, Hamilton, Montoya, Raikkonen hatta Button, Massa. Şimdi düşününce hangisi gerçekten büyük? Schumacher'in gitmesi büyük darbe oldu F1'e bu açıdan. Schumacher bugün dönse, eski seyirci çoğunluğu yine tribünleri dolduracak, TV gelirleri, sponsor gelirleri şu ekonomik krize rağmen her takım için artacaktır.
Şimdi benim hayal ettiğim şampiyonların serisini bir düşünün. Gerçekten hayal, hatta hayaller ötesi... Gerçekleşmesi olası, ama zor olan bir organizasyon. Artık sormuyorum hangisi tutar diye. Her şey ortada değil mi?
İngiltere GP - F1 Sıralama Turları
Vettel yine efsaneydi. Şu arabayı yarış sonunda da 1.liğe taşısa süper olacak. Silverstone'un son yarışı söylentileri, F1'in mazi olacak söylentileriyle karışan bir hafta sonunda gayet güzel bir sıralama turlarıydı. Button kendinden emin gözüküyordu en başta, en sonda ise bir hayal kırıklığı okudum yüzünde. Brawn Mercedes'in tarihi başlangıcının devam etmesine bir engel henüz bulunamadı. Massa 11. cepte, Hamilton 19'da. Beklenen gelmiyor.
İngiltere ile 4 maç
20 Haziran
16.30 Türkiye-İngiltere (Erkek)
19.00 Türkiye-İngiltere (Bayan)
21 Haziran
15.30 Türkiye-İngiltere (Erkek)
18.00 Türkiye-İngiltere (Bayan)
Geçen günler içinde...
Mesela geride bıraktığımız gün. Şanlı Eskişehirspor'un kuruluş günüydü. 19 Haziran 1965'te kuruldu, 10 larca sene 1. Lig'de Anadolu Efsanesi olarak anıldı. Şimdilik sadece kutlayalım. Kalplerde yeterince yaşanmıştır bu sevinç.
Eczacıbaşı Zentiva'da derinden ama akıllı ilerliyor. Seray'ı tutarak geleceklerini biraz olsun rahatlattılar. Naz'dan sonra büyük darbe yemişti Eczacı. Şimdi orta alana Maria Borodakova-Borisenko'yu almaları büyük artı takıma. Gamova transferine bir cevap gibi oldu bu. Gerçekten derinden ve akıllıca hareketler bunlar.
Transferin sessiz takımı Vakıfbank Güneş Sigorta Debby Stam’ı aldı. İsmini duyduk, oyununu gördük, bir Grün vakası daha yaşanmasın isteriz Güneş için. Böylesine bir krizde parayı da bol bulmadı ya bu takımlar. Umarım tutar bu kız.
Vesna Eczcı'dan ayrılır mı bilemiyorum. Kalmasından yanayım. Bazı oyuncuların takım üzerindeki etkileri herkesden farklı olabiliyor. Vesna'nın bu takımda kalması kanımca çok kritik. Şimdi Eczacı'nın yaptığı transferlere bakarak Vesna'nın gitmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bu sene her zamankinden farklı bir politika izliyor Eczacı.
Merak edilen bir transfer hikayesi de NBA'deki canımız Hedo'nun. Magic'in lüks vergisini göze alma konusunda net olması herkes için en iyisi sanırım. Hedo kendine uygun takım bulabilir de, asıl Magic hücum sistemini üzerine kurduğu Hedo'nun yerine bir adam bulabilir mi? Temmuz ayında kim daha önemliymiş göreceğiz.
Şimdilik bu kadar.
*son fotoğraf voleytürk Kamil'in albümünden alınmıştır.
13. Şampiyonluk
2-0'dan 4-2'ye getirmek her takımın harcı değildir. Efes Pilsen, Ümit Aktan'ın deyimiyle isteye isteye, çağıra çağıra getirdi şampiyonluğu. FB Ülkerliler ne kadar üzülseler yeridir. Saha atlayan çapuclculara söyleyecek bir şey yok ama FB'nin gerçek basketbol seyircisini tebrik etmek gerek. 13. Şampiyonluk bir de Türkiye Kupası Şampiyonluğuyla birlikte geldi. Tartışmasız Türkiye'de bu senenin takımı Efes Pilsen... Şampiyonluğu coşkuyla kutluyoruz...Efes Pilsen - FB Ülker serisi bilet fiyatları
Efes Pilsen tarafı: 110,00 TL
Rasim Başak'ın cezası
Kurul, bugün yaptığı toplantıda, 14 Haziran'da Efes Pilsen ile Fenerbahçe Ülker takımları arasında oynanan Beko Basketbol Ligi play-off final serisi maçında, hakem masasına tekme atmak, uygunsuz küfürlü sportmenliğe aykırı söz ve davranışlarda bulunmaktan, sarı-lacivertli oyuncuya 6 müsabakadan men cezasının yanı sıra 10 bin TL para cezası uyguladı.
Bu arada, maç sırasında taraftarlarının sahaya yabancı maddeler atması ve bu nedenle oyunun durdurularak 1 kez anons yapılması dolayısıyla 5 bin TL ve küfürlü tezahürat nedeniyle de 7.500 TL olmak üzere, Fenerbahçe Kulübü Basketbol Şubesi'ne toplam 12.500 TL para cezası verildi."
Bu adam sporcu mu?
Şimdiye kadar zaten nasıl bir insan olduğunu hepimiz biliyorduk da, şu son maçta yaptıkları artık sporculuktan uzak, insanlık dışı davranışlardı. Kenarda oturan bir oyuncu böylesine bir tepkiyi, nasıl oluyor da haklı nedenler görerek verebilir ki? Tepki bile demek fazla kaçar gerçi yaptıklarına.
Gidip oyunla alakası olmayan masa hakemlerinin, ki bayanlar da mevcut, masasına nasıl ayakla vurabiliyorsun? Hakemlerin üzerine yürüyüp, ağıza alınmayacak -gerçekten buraya yazmaya utanıyorum- küfüleri nasıl savunursun? Sen bir SPORCU isen eğer, hakeme karşı nasıl "sana kolum girsin" hareketi yapabilirsin?
Ben SPORCU'yum diyebiliyorsan yuh sana. Sana SPORCU diyenlere de iki kere yuh derim ben. Aslında en iyisini Kaan Kural söylemiş. Ne güzel yorumlamış vakti zamanında (11 Mart 2009). Şu maçtan sonraki yorumuna bakmadım. Daha söyleyecekleri vardır eminim...
"Rasim bir süredir saha içinde basketbolu başka noktalara çekmesiyle çok kötü bir şöhret sahibi. Bu şöhreti de fazlasıyla hak ediyor. Önceki hafta Beşiktaş Colaturka maçında tribünlerle çok nahoş diyaloglar yaşamıştı. Geçen hafta Efes Pilsen maçında ise iyice kontrolden çıktı. Oyundan atıldı ama atılana kadar yaptıkları korkunçtu. Maç içinde en az 4 kasıtlı olarak rakiplerine vurdu . Ancak bir pozisyon var ki hepsinden ayrılıyor. Kerem Gönlüm'ü arkadan çekerek hem kendisini, hem Kerem'i yere düşürdü. Hakem hücum faul çaldı. Kenardan F.Bahçe Ülker topu oyuna soktu ve oyuncularla hakemler diğer tarafa doğru hareketlendi. Herkesin dikkati topa yöneldiği sırada ayağa kalkmaya çalışan Kerem Gönlüm'ün tam beline tekme attı Rasim. Basketbolda sertlik olabilir. Bazı oyuncular zaman zaman kuralları kendi lehlerine esnetmeye çalışabilir. ‘Çirkeflik' de yapabilir. Ancak Rasim'in orada yaptığı ‘çirkeflik' değil düpedüz ‘vicdansızlık'. "
Bir de ATA'mızın sözünü hatırlatalım:
“Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim”
Şimdi değinmek istediğim başka bir konu da maçın sonunda yaşananlar, hakemlerin verdiği karar. Arkadaşım senin koçun Tanjevic, oyuncuların standartların üstünde, kuralları bilmiyorsan kim ne yapsın? Kim ne yapabilir? Sen kuralı uygulayan hakeme nasıl suç bulabilirsin? Açıklamalar da komik; kaybedilen 3 maçta da hakemlerin etkisi varmış. Evet var, çok iyi yönettikleri için Efes Pilsen kazanıyor. Kimse kusura bakmasın ama senin oyuncun cahilse, koçun adam değilse, taraftarın futbol seyircisiyse -utanmasa sahaya kaya atacak-, hala salonda gol gol gol diye bağırıyosa, yenilince böyle sızlanıyorsan, sen daha takım olamamışsın demektir. Bundan sonra bu seriyi kazansan bile, basketbola gölge düşüren bir ekipsin...
"Kural açık aslında. Top oyuna sokulmadan yapılan savunma faullerinin cezası iki serbest atış ve topa yeniden sahip olmayı getiriyor. Ancak maç sonlarında taktik faul yapan takımların rakibin en kötü faul atan oyuncusuna süre başlamadan faul yapmasını önlemek amacıyla konulan bu karar amacının çok dışında işliyor. Kuralın ruhu, taktik faulü belli oyunculara yapmayı önlemek. Ancak top oyuna girmeden yapılan faullerde bir ayrım yapamıyor kural. Bu nedenledir ki kural koyucu değil ama uygulayıcı olan hakemler bu cezayı vermemek adına topun oyuna sokulmasını bekleyip düdükleri çalıyor, iki atışın yanına top hakimiyetinin de eklenmesini önlemeye çalışıyorlar."
"Ancak sonrası biraz daha karışık. Aslında her şey kural bilmemekten kaynaklanıyor. Faul olup olmadığını tartışabilirsiniz. Ancak eğer pozisyonu gözünüzün önüne getirirseniz, Fatih Söylemezoğlu ilk düdüğü çaldığında fazla tepki yok. Zaten faul olduğunu da biliyorlar. Ancak ne zaman ki Söylemezoğlu masaya gidip ‘iki atış artı kenar’ işareti yapıyor, bir anda önce şaşkınlık sonra ise büyük bir öfke hakim oluyor F.Bahçe Ülker cephesine. Hakemin Ömer’in hareketine sportmenlikdışı faul çaldığını, cezanın kuraldan değil hareketten ileri geldiğini zannediyorlar. Faulün verilip verilmemesi ayrı bir tartışma konusu ama sonucu tamamen kurala bağlı bir uygulama."
"Sonra gelen tepkileri ateşleyen işte bu bilgi eksikliği. Hoş aynı F.Bahçe Ülker Avrupa Ligi ilk turunun son maçında yine kural bilmediği için Lottomatica Roma’ya karşı 9 sayı galip gelmesi gerekirken 14 sayıyla kazanması gerektiğini zannederek sahaya çıkmıştı hatırlarsanız."
"Sonrası ise tamamen çirkin bir tablo. Başrollerde ise Mirsad ve Rasim Başak var. Ağıza alınmayacak galiz küfürler. Tribünleri takım arkadaşlarını hatta kendi yöneticilerini bile galeyana getiren dev bir öfke. Rasim Başak’ın genç bayan masa hakemlerinin üzerine yürüyüp masayı tekmeleyip ortalığı dağıtmasının ise kabul edilebilir hiçbir tarafı yok."
Turbo seriyi bozdu (21/22), Kafkaslı geri döndü!
Hep söyleyip durdum. Uzun mesafesini bekliyorum Turbo'nun diye. 1900m koştu, herkes uzun mesafe işte, rahat kazandı dedi. Kısmen uzun mesafe olan 1900m'nin ölçü olmayacağını önceki yazılarımda da söylmiştim. İşte dün koşulan Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Koşusu'nda ilk kez 2000m üstünde koşacaktı Turbo. 2400m'de tek rakibi Kafkaslı'ydı tabiki. Yıllardır kaç kez 2400m koştuğunu bilemiyorum artık Kafkaslı'nın, bakmak lazım. Ama bu kupayı dün 3. kez kazandı Kafkaslı, Turbo'dan sonunda rövanşı burunla da olsa aldı. Turbo'nun geçilmez olduğunu savunanlar, ilk 2400m mesafe koşusunda geçilmesiyle bir şoka uğramışlardır eminim. Ama bu ilk uzun mesafe koşusu olduğundan, Turbo için bir ölçü olmadığını da söylemeden geçemeyeceğim. Uzun mesafe koştukça açılacaktır Turbo. Yarışı son 50m'de verdi zaten. Kafkaslı uzun aradan sonra, izlediğimiz eski Kafkaslı gibi geldi geçti Turbo'yu. Yarış baştan sona zaten harikaydı, seyir zevkine diyecek bişey yok. Yalnız Turbo'ya bu mesafede güvenip tek geçen yarışseverlere -ki yine 1.05'lik bir ganyanla koştu Turbo- yazık olmuştur. Bundan sonraki ilk 2400m'sinde daha rahat bir yarış çıkaracağını düşünüyorum Turbo'nun. Seri bozuldu belki ama Turbo hala aynı Turbo. Daha ne yarışları farkla kazanacaktır. İzlemeye devam edeceğiz.
Yarışı aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
Yarışı izleyin...
*Tüm fotoğraflar tjk.org.tr adresinden alınmıştır.
Fransa'ya 4'te 4
Avrupa bayanlar Ligi'nde Fransa'ya 4 maçta sadece 2 set vererek 4'te 4 yaptık. Şimdi sırada Türkiye'de oynayacağımız 4 maç var. Önümüzdeki hafta sonu iki maçımız İngiltere ile daha sonraki hafta sonu Romanya ile oynayacağız. İngiltere'yi zaten saymıyorum da Romanya'dan bir maç almamız birinciliğimizi garantileyecek.
Seray Altay Eczacı'ya döndü
*Eczacıbaşı altyapısından yetişen ve 14 yaşında A Takım’a yükselen Seray Altay, beş sezon üst üste A Takım kadrosunda yer aldı. Eczacıbaşı A Takımı’yla üç Türkiye Şampiyonluğu, bir Türkiye Kupası ve bir kez de Avrupa Top Teams Kupası üçüncülüğü elde eden Altay, 2007-2008 sezonunda Yeşilyurt Spor Kulübü’nde, 2008-2009 sezonunda ise Galatasaray Spor Kulübü’nde kiralık olarak oynadı. Özellikle Galatasaray’ın play-off etabında son dört takım arasında yer almasında önemli rol oynayan ve A Milli Takım kadrosunda da yer alan Seray Altay, 1.82 m boyunda ve 1987 Ankara doğumlu.
2009-2010 sezonundan itibaren Eczacıbaşı-Zentiva A Takımı’nda yerini tekrar alacak olan Seray Altay, altyapısından yetiştiği ve beş sezon A Takımı’nda oynadığı Eczacıbaşı Spor Kulübü’ne dönmekten büyük mutluluk duyduğunu belirterek, “Son iki sezondur farklı kulüplerde ve ilk altıda oynadım. Bunun bana önemli deneyimler kazandırdığını düşünüyorum. Edindiğim tecrübeyle Kulübüm’e daha faydalı olacağıma ve bana duyulan güveni boşa çıkarmayacağıma inanıyorum” dedi.
*eczacibasisporkulubu.org.tr'den alınmıştır.
Infomag Haziran
Geç oldu ama ancak okuyup, gözden geçirebildim bu sayıyı. Kısaca başlıkları geçeyim.
Infomag bu sayısı Godot'nun hala gelmediğine değinilerek başlıyor. IMF'nin artık gelmemesi daha mı makul? Yoksa hala ihtiyaç var mı? Dünya çapında belirlenen en etik firmalar listesi üzerine bir yazı Nesrin Akkaş'tan gelmiş. Çok ilgimi çekti. Araştırmayı düşünüyorum bu konuyu. Portre kısmında Bimeks'in yeni genel müdürü Arif Bayratar, Acıbadem Sağlık Grubu'nun Yeönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Meri Bahar ve çok yakından tanıdığımız Kemal Derviş var. Derviş, artık Akbank için değerlendirmeler yapmak üzere çalışacak. Akbank'ın bu anlaşmadan kazancı büyük oalcaktır.
Detay kısmında, kriz tabiki ana konu. Dipte miyiz, yoksa kurtulduk mu? Çok güncel bir konu. Baymak, dondurulmuş gıda sektörü, kuru temizleme, otomotiv sektörünün beklediği teşvik haberleri, NBA pazarlama stratejisi, bilişim kısmında IBM ve Nestle ile ilgili yorumlar detay kısmında verilmiş.
Kapak konusu Statüko mu? Değişim mi? Kısaca kabinedeki değişim üzerine. Çok beğendim bu yazıyı. Yine beğendiğim başka bir yazı da Çalışma Hayatında Kaos. Kesinlikle tavsiye ederim okumanızı.
Ne bu şiddet!
TBL Finali 4. maç
4. maçın özü, Efes Pilsen'in hızlı hücumlarında yatıyordu. Özellikle Smith, Shumpert ve Thornton hızlı hücumlarda ileriye hızlı çıkmaları, farkın bir anda açılmasını sağladı. Farkın hep koptuğu anlarda hızlı hücumlar vardı Efes Pilsen için. FB Ülker ise, ne yaptığını anlamadığım bir oyun sergiledi. Ergin Ataman'ın maçın ortalarında bu maçı alacağını kestirdiğine eminim. Böyle bir oyunla Efes'i yenemezsin ki! Solomon bir yere kadar, sen bu oyuncuları çocuk gibi azarlarsan bunlardan nasıl verim beklersin ki. Tüm sorumluluk Tanjevic'indir bence, ki 3. maçın kaybedilmesinin asıl sebebi de Solomon değil Tanjevic'tir. 5. maça bu adamların konsantrasyonunu nasıl sağlar bilemem artık. Tanjevic bağları kopardı gibi...
Potanın Perileri #2
14.06.09 – Türkiye – Fransa: 20.15
16.06.09 – Türkiye – Belarus: 17.45
SNGYO Teknik Analizi @11.06.2009
"Son günlerdeki hareketlerine baktığımızda iyi toparlamış tahta. 3,64 görülmüş ve oradan dönmüş. Benim sayımlara göre 3,62 destek konumunda. Geçen günkü 3,64 ardından gelen çıkışı yükselme potansiyeli olarak görmek bana göre yanlış olur. Bence şu an 3,62 hedef konumda, bahsettiğimiz noktaya gevşeme olursa ve satışlar bu noktada hız kazanırsa kısa zamanda 3,50 seviyeleri gündeme gelir. Eğer 3,62 denenirse ve buradan bir tepki gelirse güzel bir yükseliş yaşayabiliriz. Bu arada 2 gün önce seans içinde görülen 3,64 ün ardından da yükselme trendine girmiş olabiliriz. Bence bu, %10 ihtimal.
Yukarı hareketlerde ilk direnç düşüş trendinin oluşturduğu 3,89 ki bugün 3,88'den dönmüş kağıt. Ardından 3,94 yataydaki direnç noktası olarak değerlendirilebilir.
Yukarıdaki kısa vadeli analiz bu hafta sonuna kadar geçerlidir.
Yatırım tavsiyesi değildir."
Muhteşem finaller!
Bizim seride de Efes inat etti. Seriyi 2-1'e getirdi. Bu seri de harika olmaya aday gidiyor. Ev sahibi deplasman fark etmiyor. Başabaş gidecek bu kesin 4-1, 4-2 gibi bir skor beklemek yanlış olur kanımca. Efes'in kadro kalitesi ortada, FB Ülker'in Solomon kalitesi de ortada! Artık izleyip göreceğiz bundan sonrasını.