0 com

Muhterem Aşk

Aşkı hatırladım seni görünce yine, yeniden. Uzun süredir yanıma uğramamıştı, uğramaya gönlü yok. Sadece yüzünü gösterip kaçan küçük haylazların yaptığı gibi, küçük heyecanlarla kendini hissettirip hemen kaçıveriyor benden. Hani elimde olsa da kaçırmasam diyesim geliyor ama onu da diyemiyorum. Kendime yakıştıramıyorum. Seninle yaşanmış olması engelliyor çoğu zaman. Ayrıcalıklı hissettiriyor beni bu duygu. Artık çok uzaklardaymışım gibi hissediyorum, her ne kadar küçük, tatlı bir umut olsa da elimde. Artık aşk benim etrafımda dolanıp dolanıp, beni es geçip gidiyorken, ben onu nasıl yakalayabilirim derdine düşmüşken, acaba sen de bunu düşünüyor musun diye de kendi kendimi avutmaya çalışıyorum. Hayır, bu umutsuzluk değil, tam tersine bir umut savaşı. Yokluğun uzun, soğuk bir kış gibi değildi, benden koparılan küçük bir ateş parçasıydı çünkü. Bu parçayla yok oldun sen, ama o parçayı hep taşıyacak olmanın getirdiği yükü fark etmeden. Sen de beni görünce o parçayla için sızlıyor şu an. O ateş parçası, o sızı da sana aşkı hiç hissettirmedi o günden beri. Senin öylesine umutsuzluk aşığı bir insan olduğunu biliyorum ki,sen umutu ancak sana bunu aşılayan birinde bulabilirdin. O umut benim ellerimde varken, hala mevcut olduğunda bile sana yetersiz kalıyorken, senin bunu fazlasıyla istemenin getirdiği anlamsız duygular işte seni bugüne, yitirilmişlikler içinde sürükledi.

Yaşananları da yapılanları da değiştirmekle elde edilebilecek bir şeyin olmadığını anlamanı sağlamamaktı sana yaptığım en büyük kötülük belki de. Her şeyimi bu kadar kolay kabulleniyorken, neden sakladım bunu senden, sakladığımı fark etmedim bile. En küçük duygularımızı birbirimizle paylaşırken, sevginin getireceği kötülüklerin farkına varamadık. Tek istediğimiz mutlu olmak, bunu paylaşmanın getirdiği daha büyük mutlulukları yaşamaktı. Bunun heyecanı içinde gözlerimizi kapatmadık mı hayata? Hayat bize en güzel anılarımızın unutulması için tuzak kurarken, bizler bu anıları oluşturma peşinde değil miydik? Sayfalarca sevdik, sayfalarca kızdık birbirimize. Şimdi eski kelimelere bakıp sevmek neymiş, kızmak nedenmiş, masumluk nasıl yaratılmış bizim tarafımızdan, bunları hatırlamak yaptığım. Yarım kalan bir düş ve sonrası olmayan bir hikaye... Bundan sonrası mı? Yarım kalan bir düşün tamamlanmasını sağlamak istemek mi; yoksa unutturulmuş olanları yitik duygular içine hapsedip, bu duyguları görmezden gelmek mi?
0 com

A.D.Ü. #4

Aşkın yakınındayken, her türlü ona ulaşabilecekken, yitip gitmiş aşkların peşinde koşmaktan sadece kırıntılarına tutunup kalmak onun için olağandı artık. Aşk kırıntılarıyla yaşamayı öğrenmişti ama her şeyin farkındaydı. Artık zor geliyordu aşk kırıntılarıyla yaşamak. Hayatın bir kez bile kendisine gülmediğini biliyordu ama kabullenmek istemiyordu daha fazla. Dışardan bakan birisi onun nasıl bir özgüveni olduğunu görüyorsa, o da kendisine karşı o kadar saygısını yitiriyordu günden güne. Her ne kadar itibarını korumayı becerebiliyorsa da, kendisine karşı saygısını yitirmenin ne demek olduğunu da çok iyi biliyordu. Asıl kendisini yiyip bitiren duygu da buydu işte. Kendinden nefret etmek istiyordu. Elden ele dolaşan bir kağıt para gibi kullanıldığını hissetmek, kırıntılara muhtaç bir insan gibi yaşamak, iç dünyasının zenginliğini tutsak bir kalbe gömüp, unuturcasına hapsetmek ve kaybolan günleri, bir daha unutulmayacak sahte anılarla doldurup yaşayıp gitmekti bugüne kadar yaptığı... Bundan kimse gibi gurur duyamıyordu işte. Artık vaz geçmek istiyordu, yeni bir anı oluşturmak ve o anıyla eskilerin üstünü bir güzel silip geçmek istiyordu. Tek yapması gereken güzel şeyler yaşamak, mutluluğu hissetmekti...
0 com

A.D.Ü. #3

Kitap bir anda gözünde büyüdü. Elinden fırlatıp, atmak isteği uyandı. Aslında büyüyen kitap değildi, kitabın kendisi için yarattığı karakterden korkmuştu. Ya da korkmamıştı, kendisine benzerliği hakkında kuşku duymaya başlamıştı. Bu kuşku farklı boyutlarda yaşadığı bir duyguydu. Hayattan kopmuş bir şekilde hissediyordu adeta. Yine de üstüne gidip, ondan kuşkulanmaya devam etti.

"Elimden gelse sadece onları yok etmekle kalmaz, onlardan kalan her şeyi yerle bir ederdim. Sadece kendime özgü bir yaşam alanı istiyorum. Gelecekle ve geçmişle hiç bir bağlantımın olmaması tek gerçektir benim için. İstediğimi almam konusundaki yeteneklerimin sen de farkındasın işte. Bu düşüncelerime sebep olmaları ne kadar da kötü!" diyordu ana karakter kitapta. Bir yandan onlara üzülürken, diğer yandan bencilce sözlerin arka arkaya sıralanmasıydı onu kuşkulandıran. Kendisi de aynı şeyleri farklı boyutlarda düşünmemiş, hatta yeri geldiğinde dillendirmemiş miydi? Kuşkudan yola çıkarak gerçeğin ta kendisi mi korkutuyordu yoksa onu?

Devam edecek...
0 com

A.D.Ü. #2

Güzellikler yaşadı gün boyunca. Beklemediği güzelliklerdi çoğu. Gösterişle değil, duygularla hissetti hepsini. Hayatı boyunca hep kendisini saklamıştı insanlardan. Yaşadıklarıyla değil hissetikleriyle, unuttuklarıyla değil hatırladıklarıyla, umutsuzluklarıyla değil yeni heyecanlarıyla, sorularıyla değil nedenleriyle, eminliğiyle, dürüstlüğüyle, hırsıyla, gururuyla, dışıyla değil içiyle tanınırdı. Yaptıklarını yalnız başına yapmış, sevinçlerini kendi kendiyle paylaşmış, üzüntüsünü kimselere hissettirmeden mutlu olmanın yollarını aramıştı. Hep de mutlu gözükürdü dışardan. Mutluydu da belki de, kendi mutluluğunu başkalarıyla karşılaştırmaktan hoşlanmazdı. Kendine göre hep mutlu olduğunu düşünürdü; sıkıldığında hatta canı yandığında bile. Bir çoğuna göre doğal felaket olarak gerçekleşen günlük problemleri, çözümü bekleyen basit bir matematik problemi olarak görür, zamanı geldiğinde ne yapması gerektiğini çok iyi bilirdi. Becerilerini sergilemekten zevk alır, bunları kendi için değil, sevdiği için yapardı. Hoşuna gittiği şeyleri insanlarla paylaşmaktansa büyük haz duyardı...

Devam edecek...
0 com

O anlar bizimdir**

Hayatımızda O anlar o kadar fazla ki, bazılarının değerini anlamak zor, anlayınca da yaşamak o kadar değerli oluyor. Bugün binlerce Eskişehirli'nin, Eskişehirsporlu'nun hissettikleri O an'da aynı duygular olacak...

Yıllar önce Atatürk Stadı'na girmek için yollar arayan, stadın demir parmaklıklarının arkasından içeriyi görmeye çalışan o çocukların bugün, bir kısmı sezonun ilk maçına deplasman otobüsüyle gitmenin gururunu yaşarken, diğerleri de radyo başında hayattan kopuk bir 90 dakika yaşayacaklar. O anlar onlar için o kadar değerli olacak ki, her kalbin heycanı sanki tek yürekmiş gibi Eskişehir'de hissedilecek.


Bunlar geçen sezon Eskişehirspor'un 12 yıllık hasretini giderdiği sezonun ilk maçı öncesinde duygurlarımıza tercüman olan sözlerimizdi. Aradan 1 sezon geçti, Esesimiz Süper Lig'e tutundu, ama biz Eskişehirsporlu'lar, O anlar'ın değerini bilen büyük taraftarlar, heyecanımızı kaybetmeden geldik bugüne de, hatta hiç olmadığı kadar umut dolu olarak.


Umut doluyuz, sadece sezon sonunda puan tablosundaki konumumuz değil bizim umudumuz, biz gerçek Eskişehirspor ruhunun yavaş yavaş geri döndüğünü hissetmenin heyecanı içindeyiz. İlk yıllarımızda şampiyonluğun ne demek olduğunu bile bilmeyen, oynadıkları oyundan zevk alan ve tüm Türkiye'ye bu zevki tattıran ama şampiyonluğu son haftada kaçıran bir takım ruhunun geri döndüğünü görmektir bizim umudumuz. İnanıyoruz ki Eskişehirspor için başarıdan geçen yol da bu yoldur.
Bugünü görmek için çok çalıştık, çimsiz sahalardan, tribünsüz stadlardan geçtik, türlü söylentilere göğüs gerdik, çoğu takımın yaşamadığı şeyleri yaşadık. Evet yaşananlar hep tecrübe oldu, O anlar'ın değerini arttırdı, aynı bir insanın yaşamı gibi.

Bugün 09.08.2009, saat 21.00'da O an'ın heyecanını hep birlikte, tek yürekte paylaşacağız yine... Kimsenin karışamadığı o duyguyu yaşamanın gururuyla, yeni sezonumuzun camiamıza hayırlı olmasını diliyorum.


**09.08.2009 tarihinde http://esesim.blogspot.com/ adresinde yayınlanmıştır.
0 com

Üzgünüz; Gururluyuz!

İçimiz yanıyor, kan ağlıyoruz, canımız acıyor. 7 kişi değiliz biz, biz milyonlarız. Türk olmanın getirdiği vazife aşkının bizi ölüme götüreceğini bile bile askeriz biz. Gururumuzdur bizi ölümden korkusuz yapan. Biz böyleyiz işte, bundan sonrası "VATAN SAĞOLSUN!"
0 com

A.D.Ü. #1

Nihayet, sonunda bazı gerçeklerle yüzleşme fırsatı bulmuştu. Bunların arasında en çok kendisini keşfetme yolunda yaşadığı sıkıntılarla karşı karşıya kaldığında verdiği cevapları sorgulamak en zor olanıydı. Sevmemişti bu süreci, her nasılsa kendini güçsüz hissetti bu anlar boyunca. Yıllardan beri güçsüz kaldığını hissettiği ilk andı bu oysa. En baştan korkmuştu aslında, kendini sorgulamanın ne demek olduğunu çok iyi biliyordu. Yaşadıklarının, gördüklerinin, kendine saklayıp, kimseyle paylaşmadıklarının hatta paylaşamadıklarının böylesine gün yüzüne çıkması zorlamaz mıydı insanı? Halbuki, kendine güvenini her an karşısındakine hissettirebilme yeteneğinin çok has bir özellikten öte, çok az kişide var olan güçlü hissetme duyusu sayesinde olduğunu biliyordu. Bu sayede kim veya ne olursa olsun, her şey önemsiz kalıyordu etrafında. Önemli olan o oluyor, en çok önemsenen kişilik olup çıkıyordu. Böyle bir ortamda kim takardı iç hesaplaşmaları? Dışardan bakıldığında nizamiyetin en parlak insanını kim sorgulayabilirdi ki, kendisi bile bunları takmaz gözükürken? İşte o günler geçip yalnızlığın en zor anlarına gelince sorgulamaya başlamıştı kendini. Yapamaz mıyım diye düşünürken, yapamaz şeklinde empoze edilen hareketleri de önemsemediği zamanları aklına getirdi. Umursamadığını düşündüğü ama yıllar sonra aklında taptaze kalan anlardan bir kaçıydı işte bu anlar. Tartışıp durmuştu yıllar içinde kendi kendine sanki, işte bu gün de yeni bir şeymiş gibi ortaya çıkmıştı. Ne fark ederdi ki bu vakitte bunları düşünmek diye kendi kendini korumak istedi. Ne yaparsa yapsın, gitmek istediği yolun artık tam girşinden hiç bir şekilde geriye dönmek istemediği apaçıktı. Aynı zamanda, aklının kalbine hükmettiğini sandığı zamanlar olmuştu.
0 com

Tuncer Hocamız'dan...

Tuncer Hocamız'ın borsanaliz.com sitesinde yayınlanan 1 Şubat 2009 tarihli yazısı. Blogundan alıntıdır...

"...Günümüzde simli aynaya, gümüş tarağa, ibrişim kuşağa sahip olmanın pek bir anlamı yok. Kredi kartınızın limiti, portföyünüzü oluşturan kağıtların bugünkü değeri, kullandığınız eşyanın üzerindeki (gerçek ya da fason) marka daha önemli. Gezdiğiniz ülkelerde kaç insan tanıdığınız, o insanların kültürü ile ne kadar haşır neşir olduğunuz önemli değil, ne kadar uçak mili tükettiğiniz, pasaportunuzda kaç damga olduğu size daha fazla saygınlık sağlıyor. Artık gezdiğiniz yerlerde tarihi binalarda soluduğunuz hava, ayağınızı bastığınız toprak, şakalaştığınız insana bakılmıyor. Gezdiğiniz yerlerde video cihazınıza kaydettiğiniz görüntülerin yoğunluğu, cep telefonu ile arkadaşınıza gönderdiğiniz resimler, dağarcığınızı zenginleştirmek için yeterli. Tepesine bombalar yağan çocuklar için 5 liralık SMS mesajı atmanız vicdanınızı rahatlatmaya yetiyor da artıyor bile...."

"...Bu dünyada aybaşlarında istatistik kurumları, açıkladıkları rakamlarla sizin “zenginlik”, ya da “gelişmişlik” kriterlerinizi size bildiriyorlar. İşsiz sayısı şu kadar arttı ya da azaldı deniyor. Fiyat endeksi açıklanıyor. Böylece alışverişlerde “ortalama” satın alma gücünüzü ölçebiliyorsunuz. Büyüme ve milli gelir artışı rakamları ilan ediliyor. Bu rakamlar sayesinde kendinizi ne kadar zengin hissetmeniz gerektiğini biliyorsunuz..."

"...İşte büyük atılımlar çağı, 20. yüzyılın hayatınıza getirdikleri bunlar. Bu süreçlerin adına ekonomi deniyor. Tüm ahlak sisteminizi ve dünya görüşünüzü buna göre belirlemeniz, hayata karşı bu perspektiften konumlanmanız gerekiyor. Jonathan Swift, “Ekonomi, bir baskı sistemidir. Böyle bir dünyada saf ve temiz kalarak yaşamak ahmaklıktır” diyor. Biz buna dalga diyoruz..."

Devamı için;

0 com

Kurban Bayramı

Herkese İyi Bayramlar...


2 com

Gerçek ile Düş

Düşleri yanıltır insanı bazen. Bazen kabus gerçeğe karışır rüyada, bazen gerçek kabusa. Düşler durur insan, hayatı boyunca. Bir gün olmak, elde etmek istediği ve hatta olacağı, elde edeceği şeyleri. Çoğu zamansa gerçekleşemeyecekleri... Düşünde gerçekleşir, gerçekte bekler durur. Yıllar geçer, aynı şeyler artık bıkkınlık yaratır. Düşer artık kaybolmaya başlar, gerçek yok olmaya. Gelecek istenmeyen olur, gelmeyen beklenmeyendir artık. Her şey akışındadır bundan sonra. Zaman kaybolmayan bir önem, önemli olansa gerçeğin varlığıdır. Gerçek seni sürükler ve sürükler, sonunda uzatılan dallardan birini tutuncaya kadar. O daldır seni gerçek sen yapan, işte o zaman düşlerin gerçekle farkını, hayatın acımasızlığından ziyade isteklerden öte, gerçeğin senden bağımsız olduğunu kavrarsın. Bundan sonra geriye sadece ağlamak kalır. Ya mutluluğuna ağlarsın ya da düşlerle geçen zamanına...
0 com

Beyaz Eşya Sektörü



Beyaz Eşya sektörünün 2008/2 çeyreği ile birlikte sallantıya geçmesi ve 2009 ile gerileme sürecinde tabana ulaşması sonrasında, hükümetin artık halka mı yoksa şirketlere mi olduğunu hala anlayamadığım ödül gibi ÖTV indirimi ile beklenmeyecek rekor satışlar ve gelirler ile dönemsel toparlanmalar gösterdi. 2009'un son dönemine girilirken beyaz eşya ürünleri içerisinde dikkat çeken ürüm gamı Bulaşık Makineleri olmuş. BSH Ev Aletleri'nin Genel Müdürü ile yapılan söyleşide de Türkiye pazarında bulaşık makinelerinin diğer ürün çeşitlerine göre çok büyük bir fark yarattığını okumuştum. İstatiksel olarak da, 2009'un ilk yarısında %4,1'lik satış adedi artışı, özellikle ekonomik olarak dipleri gördüğümüz sırada gelmesi, Türkiye pazarında bulaşık makinesi ihtiyacını henüz doyuma ulaşmadığının da bir göstergesi tabi ki. Son kullanıcı hala yeni yeni bulaşık makineleriyle tanışıyor. Diğer ürün gamlarında ise istatistikler tam tersine işlemiş. Satış rakamlarında eksi %2 ile eksi %5 arasında kayıplar var. Son dönemlerde inovatif hamlelerin yavaşlama gösterdiği bu ürünlerin kısa zamanda da, satışlarını yükseltmeye başlaması kolay gözükmüyor.

Diğer yandan bulaşık makinelerinin kısa dönem içinde yakaladığı satış rakamalrını geride bırakabilecek bir ürün çeşidi ile yeni yeni tanışıyor Türkiye. Arçelik'in büyük yatırımlar ile üretimine ve BSH'ın da üretimini yaptığı ve Türkiye pazarına girişine başladığı kurutucu makineleri, Türkiye pazarında henüz yeni. BSH'ın bu ürün gamının Türkiye pazarına vaktinde getirmek için çalıştıklarını ve başarılı olmak için bu pazarı önemsediklerini yine söyleşilerinde okumuştum. heniz aşina olmayan Türk kullanıcı için kurutucu makinesi şimdlik bir lüks gibi gözükse de, yakın zamanda her evde yer edinecekmiş gibi gözküyor.
1 com

Turbo tabela dışı!


Turbo 28 yarış sonunda tabela dışı kaldı. Beklenen yarışı forse etmesiydi tabiki. 1,05 ganyanıyla, grubunda en yakın favorisi Kafkaslı'nın 10,5 ganyan oranıyla karşılaştırılamayacak derecede favoriydi. Kuponuna yazmayan yoktu desek yeridir. Cumhuriyet Kupası Koşusu'nda tabela dışı kalmasının sebebi eski sakatlığının nüksetmesi olarak gösterildi ve 6 ay boyunca dinlendirileceği açıklandı. Daha önce sakatlığı bulunan Ayabakan'ı da zorla Kafkaslı'nın önüne atmışlardı ve 1 yıl önce sakatlanan Ayabakan hala pistlere dönemedi ve döneceği de henüz kesinleşmedi.

Yarışı kazanan Haberbatur - Öztay orjinine sahip Özhaber ise, Kafkaslı'nın ekmeğine yağ sürmesiyle iyi bir sprintle geriden gelrek bitirdi yarışı. Kafkaslı adete Özhaber'i öne attı. Sağrısında taşıdı ön tarafa. 2 boy geç çıkan Özhaber'in iyi bir strateji ile kazandığı bu yarışta Turbo'nun sakat olması sonucu belirledi desek yalan olmaz. Umarım ikinci bir Ayabakan vakası ile karşılaşmayız, pistlerde Turbo'yu izlemek her zaman bir heyecan veriyor insana.

0 com

2010 Yılı Bütçe Tasarısı

Maliye Bakanlığı'nın hazırladığı 2010 yılı mali bütçe tasarısında dikkat çeken noktalar var. Özellikle ekonomik krize rağmen, eğitime ayrılan pay ve memurlara verilen maaş zamının değerleri dikkat çekici. TÜBİTAK'ın ödeneği 500 milyon liradan, 625 milyon liraya yükseltilmesi, artık hükümetin de özellikle inovasyona bakışını net bir şekilde göstermektedir. Bütçe planlamasında %25 oranında bir pay artışının -ki yüksek meblağlar dahilinde gerçekleşiyor bu artış- TÜBİTAK projelerine ayrılan payı ne kadar etkileyeceğini yakın zamanda öğreneceğiz ama şu aşikar ki ekonomik krize rağmen, Maliye Bakanlığı'nın bu tür bir artışla, eğitim ile sanayiyi canlandırarak, ekonomiyi rahatlatıcı bir plan izlemeye çalışmasını çok olumlu buldum. Maliye Bakanı şimşek'de bu yönde yaptığı açıklamaları aşağıda veriyorum.

Diğer yandan, memurlara 2010'da %2,5'luk zam planlandığı açıklanmış. Ayrıca engelli vatandaşlara da önemli değerde ödenek artışı yapılmış. %50'ye varan ödenek artışları ve yine engelli vatandaşların eğitimine ayrılan ödeneğin %7'lere varan artışı önemli noktalar.

Tabii olarak, ödenek hazırlanırken bu tür artışların kaynağının nerelerden sağlanacağıda önem kazanıyor. Ödeneğin kaynağının nasıl sağlanacağı konusunda dikkat çekilen noktalar, özellikle vergilendirme kısmı. Tasarıda, vergilendirmeden ne kadar gelir elde edileceği belirlendikten sonra, ÖTV, Tekel vb. gibi vergilendirmelere gelebilecek zamlara karşı hazırlıklı olmak gerek.


"EKONOMİK KRİZDEN ÇIKIŞ BÜTÇESİ"
Maliye Bakanı Şimşek, 2010 Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısı’nı Meclis’e sunmadan önce düzenlediği basın toplantısında 2010 yılı bütçesini ekonomik krizden çıkış bütçesi olarak gördüklerini söyledi. 2010 yılı bütçesinde en büyük payı eğitim ve sağlık harcamalarının oluşturacağını belirten Şimşek, sosyal desteklerinin artırılarak sürdürüleceğini, reel kesimi ve çiftçiyi desteklemeye devam edeceklerini, Ar-Ge’yi destekleyecekleri, bölgesel gelişmeye yönelik yatırımları artıracaklarını ifade etti. 2010 yılında vergilerle ilgili yasal ve kurumsal düzenlemelerin güncelleneceğini vurgulayan Bakan Şimşek, vergi kaçaklarına ilişkin denetimlerin artırılacağına dikkat çekti. 2010 yılı bütçesinin küresel krizin etkisiyle bozulan kamu dengelerini düzeltmeyi amaçladığını belirten Mehmet Şimşek, bu suretle bütçe açığının 2009 yılına göre daha aşağı seviyelere çekileceğini bildirdi.
0 com

Tuncer Şengöz'den harika bir yazı daha.

Tuncer Şengöz Hocamızdan harika bir yazı daha...

"...internette epeyce arama yapıp ulaşabildiğim onlarca finans blogunu inceledim. Bunların bir kısmı, finans sektöründe profesyonel ya da yarı-profesyonel olarak çalışanlara ait. Diğer kısmı ise profesyonel uğraşı başka alanlarda olup, finans dünyasına hobi, ya da merak düzeyinde ilgi duyanların bloglarıydı. Söylemeye gerek yok; Bu ikincilerin önemli bir kısmının finans dünyasında ilgisini çeken alan Elliott Dalga Teorisi. Bunu hiç şaşırtıcı bulmuyorum, çünkü 1990′ların güçlü iyimser trendleri ve boğa piyasası içinde hiç ilgi çekmeyen Elliott Dalga Teorisi, finansal oynaklığın artması ve ayı piyasası dinamiklerinin daha güçlü hissedilmesiyle beraber her geçen gün daha fazla dikkat çekmeye başladı. 1990′lar, temel analistlerin yıllarıydı. Bir boğa piyasası yükseliyordu ve herkes ucuz kalmış, ya da potansiyeli yüksek şirketlerin peşindeydi. Talebe cevap ise, fractal yapılarla uğraşan Elliottisyenlerden değil, çoğunlukla temel analistlerden geliyordu. Piyasanın genel görünümü ve bu görünüm içinde hangi dalgaların ilerlediği insanların çok da umurunda değildi. Öyle veya böyle, tren istasyondan kalmış gidiyordu. Herkes hangi vagona atlayacağının derdindeydi. 1990′ların sonunda iş zıvanadan çıkıp da, hisse senetleri tarihsel aşırılıklara savrulduklarında, 1990′ların yıldızı temel analistler, aşırılıklara dikkat çekmek yerine, “ucuz-pahalı” kriterlerini değiştirip, çılgınlığı rasyonalize etmeye başlamışlardı. Çünkü hemen hemen herkes yeni bir çağın başladığı inancındaydı."

"...Böylece bu güne gelindiğinde, Dow 10,000′li rakamları yazmaya başladığında heyecanın dozu da zirveye çıktı. (Ben televizyon seyretmem. Eskiden aptal kutusunu haber dinlemek için açardım. Şimdi televizyondan haber bile dinlemiyorum. Ancak geçen gün öyle bir şeye tesadüf ettim ki, gülmekten sandalyeden düştüm. İlgisiz bir konu, sansürsüz bir şekilde tartışılırken, programın yöneticisi arkadaş, konuşmacının sözünü keserek Dow’un 10,000′i geçtiğini ve işte … artık krizin sona erdiğini anons etti. Sandalyeden düşmeme neden olan iki şey vardı: 1. Dow o anda henüz 10,000′i geçmemişti. Hatta o gün 9,900′ü bile aşamadı. 2. Bir borsanın herhangi bir seviyeye ulaşmasının krizin sonu olarak anons edilmesi, gerçekten de sandalyeden düşmek için bir nedendi. O günden beri televizyonu açmıyorum. İyi de oluyor; hem elektrikten tasarruf ediyorum, hem de sandalyeden düşmüyorum.)..."

Devamı için...

0 com

IMKB takip listem

Öncelikle geçen haftanın analizini kısaca yapmak gerekirse, Güneş Sigorta'nın Fıransız Gruopama tarafından alınabileceği ihtimali ile önemli bir kazanç sağladığını söyleyebilirim. (Açıklamalar aşağıda) Bunların dışında ANHYT'nin önemli yükselişine ara verdiği, TAVHL'nin beklediğim seviylere yavaş ama sağlam adımlarla ilerlediğini ve NTHOL ile Anadolu Sigorta'nın da yükselme potansiyellerini koruduğunu söyleyebilirim. Geçen haftaki kağıtların getirisinin, daha önceki 1 aylık getirilerinden fazla olduğunu göz önüne alırsak, borsanın kaybına rağmen kendi adıma gayet olumlu bir haftayı geride bıraktım. Endeksin 54binleri göreceği beklentim sürmekte. Buna göre TAVHL, BİMAŞ ve yeni göz önüne aldığım ÇİMSA, ALKİM ve ECİLC'yi takip etmekte yarar olduğunu düşünüyorum.



GÜNEŞ SİGORTA'YA TALİP
16 Ekim 2009 Cuma 09:35:00 GROUPAMA GÜNEŞ SİGORTA'YA TALİP
Fransız sigorta devi Groupama, Başak Sigorta ve Güven Sigorta'yı birleştirerek, Groupama Sigorta ve Groupama Emeklilik markaları altında toplama kararı aldı. Şirket, Vakıfbank satmak isterse Güneş Sigorta'yı da almak istiyor.
Yeni Groupama, üç milyon müşterisi, iki binden fazla acentesi, iki bin Tarım Kredi Kooperatifi noktası ve 900 çalışanıyla Türkiye'deki en büyük üçüncü sigorta grubunu oluşturuyor.

13 ülkede 16 milyon müşteriye hizmet veren ve geçen yıl 16 milyar Euro'luk ciroya ulaşan Groupama'nın Uluslararası Genel Müdürü Jean Francois Lemoux, Türkiye'deki sigorta pazarının çok gelişmiş olmadığını, pazarın gelişme potansiyeli taşıdığını söyledi. Lemoux, pazarın 2003'te 5 milyar lira ciroya sahipken geçen yıl 12 milyar liraya ulaştığını belirterek, şunları aktardı: "Çok hızlı bir büyümeyi işaret ediyor bu." Türkiye'ye 1991'de gelen grup, ilk olarak Güneş Sigorta'nın yüzde 36'lık hissesini satın almıştı. Daha sonra Başak Sigorta'yı ve Güven Sigorta'yı aldıklarını hatırlatan Lemoux, 2006'da Başak Sigorta'yı almalarıyla ciro ve kârlılığı artırdıklarını ifade etti. "Başak, biz aldığımızda zarar eder durumdaydı ama 2007'den itibaren iyi bir kâr elde edildi ve bu kârlılık sürdürüldü." diyen Lemoux, son üç yılda çalışan sayılarını yüzde 12 oranında artırdıklarını belirtti. Grubun, Türkiye'de ağustos sonu itibarıyla 879 milyon lira cirosu var. Toplamda yüzde 10'luk bir pazar payına sahip.

Fırsatlar çıkarsa yeni şirket alımıyla dış büyüme imkanlarını da değerlendirmek istediklerini kaydeden Lemoux, Güneş Sigorta'da 18 yıldır payları olduğunu ve yönetim kurulunda da bulunduklarını belirterek, "Ancak şirketi biz yönetmiyoruz şu an. Vakıfbank eğer bir gün Güneş Sigorta'yı satmaya karar verirse biz buna açığız." şeklinde konuştu.
0 com

IMKB takip listem

Endeksin 50binlere dayanacağını önceden kestirmek ne kadar zor olduysa, lokomotif hisselerinin bankacılık sektöründen çıkacağını kestirmek o kadar kolaydı aslında. Bunların arasından sıyrılan bir kaç farklı sektör hisselerini yakalamış olmak güzeldi benim için. 2 ay içinde beklentilerim ışığında Anadolu Hayat Emeklilik, Anadolu Siforta, Akenerji, TSKB ağırlıklı olarak, Anadolu Cam, Net Holding, Güneş Sigorta ve TAVHL hisselerinde işlem gerçekleştirdim. İkinci grupta saydıklarımı son bir hafta içinde değerlendirdiğimi ele alısak, diğer gruptan gayet iyi bir kazanç sağlanabileceğini görebilirsiniz.

Endeksin bu kadar yükseklere çıkmasının bankacılık hisselerindeki yükselmeyle yaşandığı ve devam edebileceğini göz önüne alarak, şu an bankacılık hisselerini değerlendirmenin tam sırasıdır denilebilir. Halkbank en çok dikkatimi çeken kağıt bu sektörde.

Diğer yandan endeksin 54binlere gitme olasılığını değerlendirmek istersek, Tepe Akfen (TAVHL), Şeker Piliç ve özellikle BİMAŞ öncelikli olarak, PETKİM ve Aksigorta ikinci planda dikkate alınmalıdır diye düşünüyorum. TSKB'nin soluksuz yükselişi kısa bir soluklanmaya devam edecektir.

Bu arada Anadolu Hayat için 7 hedef fiyat veren, TAVHL'yi öneri listesine bu hafta ekleyen Ata Yatırım'a da buradan selam ediyorum. :)


Yatırım tavsiyesi değildir.
0 com

IMKB takip listem

10 Eylül'den bugüne kadar geçen sürede IMKB U100 endeksi maksimum kazancla yaklasık olarak %7 değer kazandırdı. 15 gün içinde maksimum 48,150 puanları gördü. Beklenenden daha iyi bir hareket olabilir.

10 Eylül'deki yazımda 3 hisse için öneri sunuştum. Bunlar TSKB, ANHYT ve ANSGR idi. Şimdi bu 15 günlük süreç içinde XU100'e göre 3 önderimin getirilerine bir göz atalım.

1.ANHYT: Ortalama 2,96 iken önermiştim ve şu an 3,34 değerinde. Maksimum 3,40'ı gördüğünü hesaba katarsak, getirisi %15 civarlarında. Önerilerimden sonra özellikle sel felaketiyle sigorta şirketlerinde büyük değer kayıpları yaşansa da, IMKB'de ki artışın bir kaynağının da sigorta şirketlerinin olduğunu söylemek yanlış olmaz.

2.ANSGR: Belki de sel felaketinden en çok etkilenen hisse olması bekleniyordu ama yine de getirisine bakalım bir. Ayın 10'unda, sel nedeni ile büyük değer kaybı yaşandıktan sonra iyi bir çıkış yakaladı. Hissenin defansif oldsuğunu hisse.net'te de yazmıştım. Uzun vadeciler için ideal ve sabır gerektiriyor. Sel olayına rağmen iyi bir performans gösterdi. Şu an fiyatı 1,29 ve maksimum 1,32 değerini görmesi ele alınırsa, 10 Eylül'den bu yana yaklaşık %10'luk bir kazanç sağlamış gözüküyor.

3. TSKB: Banka hisseleri arasında son zamanların en iyisi. 10 Eylül'de 1,21 olan fiyatından bugüne kadar baya iyi bir kazanç sağladı. En yüksek gördüğü 1,45 ele alınırsa %20'ye yakın bir getirisi olduğu gözükmekte.

Şu an içinse NTHOL ve GUSGR'de pozisyon alımım olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. NTHOL için özellikle 0,61 iyi izlenmelidir diye düşünüyorum. NTHOL 0,61'i geçişi iyi izlenmeli, GUSGR içinse uzun vade için görüşüm olduğunu söyleyeceğim sadece. Eski gözdem AKENR'yi de söylemeden geçemeyeceğim. İzlemeye almak lazım.

Yatırım tavsiyesi değildir.
0 com

Denizlere hakim olan...


...cihana hakim olur. "BARBAROS"

2010 Ocak'ta görüşmek dileğiyle...
0 com

IMKB takip listem (uzun vade)

Uzun vadede en çok güvendiğim 3 hisseyi paylaşmak istiyorum. Ben pozisyonlarımı aldım ve beklemeye koyuldum. Ocak sonuna kadar ne olursa razıyım:)
1.TSKB
2.ANHYT
3.ANSGR
0 com

Ajda Pekkan

Ajda Pekkan Biletleri - Biletix - A Ticketmaster Company

Shared via AddThis
0 com

Referans - IMKB 30 hisselerinin son 4 ay performansı

Referans - Yarının Habercisi

Shared via AddThis
0 com

Geçen haftaların ardından


8 Temmuzda en son yazdığımdan beri fazla içiçe olmadım IMKB ile. Güya takip ettiklerimden Anadolu Cam, Aygaz, Ak Enerji, Anadolu Sigorta ve Vestel'di. Şimdi Sinpaş GMYO ve Tofaş AŞ ile Şekerbank'ı da izlemeye aldım.

Anadolu Cam 1.55-1.60 bandından kendini 1.61-1.66 arasına attı. 1.61 destek konumunda şu an. hala en az %30 prim potansiyeli taşıdığını düşnüyorum. Vestel'de kısa süreli, anlık yükselişler ile 1.51 direncini denemeye devam ediyor. Geçmesi ile 1.60 hedefe olacaktır. Fazla iyimser değilim bu tahtada.

Diğer yandan hala en çok güvendiğim ve 1,5 aya yakın süredir mevcut konumumu sürdürdüğüm Ak Enerji'de fazla bir hareket gerçekleşmedi bu süre zarfında. Aslında agresif bir kağıt olduğunu düşünüyorum. hangi yöne giderse o yönde agresif bir hareket oalcak ama ne zaman? Enerji sektörünün kriz açısından değerlendirildiği bir sürü yazıda bile sektörün başarısını okuyorum. En küçük bir güvenle bunları bile dikkate alarak Ak Enerji'yi elimde tutmaya devam edeceğim. 10.40 zayıf direncinin geçilmesi ile beraber 10.70-10.80 ilk hedef konumunda. Bunlar beni kesmez diyenler varsa tutmaya devam. Zarar kesme seviyesi kısa vadede olanlar içinse 9.55 diyelim. 9.50 desteğini agresif bir satış ile kolayca kırılabilecği görülmekle beraber, tahminimce bu noktalardan alım yapmak daha mantıklı. Hissede takas analizi ve hacim iyi izlenmeli.

Yeni takibe aldığım hisse, ya da yeniden diyelim Sinpaş GMYO. Down Both Flanks'te Togi'nin analizine atıfta bulunuyorum burada ve eğer bu hisse buralarda debeleniyorsa, yukarı yönlü hareketi zor olacaktır. Kanımca şu anki hedefi 3.2x'dir. Yukarı yönlü hareketine yüksek hacimle ancak 3.8x noktalarına geldiğinde emin olacağım. Buna rağmen kısa vade de elimde olan bir hisse. Borsa riskli bir yatırımsa, riski en ucundan yaşamak en zevklisi değil mi?

Tofaş AŞ'de 2Ç rakamları iyi gelecek. Beklenti çoktan satın alındı. Şimdi duraklama dönemini yaşayan hissede, yukarı yönü öyle çok çabuk beklenmemeli. Sadece uzun vadeyi düşünenler için ideal hissenin Ak Enerji gibi agresif bir yapısı olduğuna inanıyorum.

Şekerbank içinse söyleyeceklerim tamamen içgüdüsel. Bankacılık sektörü hisselerinin hareketinin en az hissediliği kağıtlardan biri. hacim izlenmeli ve karar verilmeli, tek söyleyeceğim budur. 1.66'nın üzerinde kalması çok önemli, 1.59 diğer desteği.
0 com

IMKB takip listem

Tatil gibisi yok. Her şeyden uzak, özüne dönmenin rahatlığı... Arada IMKB'yi de gözden geçirmek gerekiyor. İkinci haftadır takip ettiğim 4 hisse var. Bunlardan en çok güvendiğim AKENR. Enerji sektöründe en güvendiğim hissedir. Spekülasyonun en az gerçekleştiği kağıtlardan biri bildiğim kadarıyla. Her şey gerktiği gibi hareket ediyor. Uzun vadede bekliyor olacağım bu kağıdı, askerlik dönüşünde bana bir güzellik sunar umarım.

Diğerleri Anadolu Cam, Aygaz ve Vestel. Özellikle Aygaz'ın piyasa değerinin çok altında işlem görmesi cezbetti beni. Hangisi görümüyor diyeceksiniz ama kriz şartlarında bile çok geride kaldı Aygaz. Orta vadede değerlendiren kazanır. 4.30lara kadar yolu var.

Vestel saydı durdu yerinde. Bugün bir atraksiyon yapmış olsa da, daha yolu var. Satış baskısını atlattığı an ilk hedef 1.60. Bu direnç çok kritik. 1.45lerden topladım umarım yüzümü kara çıkartmaz.

yatırım tavsiyesi değildir.
0 com

83. Gazi Koşusu Şampiyonu: MİRAMİS


Süpriz favorim Nusrat sonuncu oldu. Yine son yarışındaki gibi tavşan at misali öne attı kendini. Neden böyle bir taktik uyguladılar yine anlam veremedim. Miramis yine geç çıktı, en büyük handikapı bu demiştim. Ama buna rağmen bu zorlu grupta galip geldi. İç kulvarda iyi yer sahiplendi, açıklığı yakaladı ve şampiyon tay olarak 83. Gazi Koşusu'nu kazandı. Ayağı düz bassın bundan sonra da. 83. Gazi Koşusu'na gelince; yarışseverlerin zevk almadığı bir yarış olduğundan şüphem yok. Jokeyi Gökhan Kocakaya ile kış sezonunda harikalar yaratan favori Miramis'in hak ederek kazandığını söylemek yanlış olmaz ama daha çekişmeli ve daha atraksiyonlu bir yarış olmalıydı. Malesef adına yakışır bir yarış izleyemedik.
1 com

Gazi Koşusu tahminlerim

Herkes elinden geldiğince birşeyler çizip karalıyor. Eee Atamızın koşusu olunca ilgi artıyor doğal olarak. Tahminlerin bir kaçını okudum. Herkesin belli başlı favorileri var. Bunların başında Monte Negro, Rokoko, Miramis ve Chi. Hepsinin bir avantajı var birbirine. Yorumlarda da farklı bakış açılarıyla herkes kendi favorisini seçmiş. Normaldir...

Ben orijinlerine pek bulaşmadan yorumladım. Elbette ki orijinsiz bir koşuyu yorumlamak yanıltıcı olacaktır. Herkes dibine kadar yorumlasın ben geniş açıyla alıyorum bu sefer.

Öncelikle koşuya katılan 3-5 at dışındaki her atın iyi bir stratejiyle kazanabileceği bir koşu bu. Formunu son koşusundan koruyanların daha bir önde olduğu bir gerçek. Son koşulara bir göz atalım. Kim neler yapmış?


Dikkatimi çeken 2 yaşlılığından beri çim koşan at Perhan. Jokeyi Fuat Çakar. Büyük avantaj olacak Perhan için! İkililiğinde 4 koşudan sonuncusunu kazanıp, yarış kazanmayı öğrendiğinden beri uzun mesafe olan 1900-2100 m'de rakiplerine kafa tuttu. Son yarışında Transacoustic'e geçilirken bile Gazi'ye hazır olduğunu gösterdi. Bu arada Transacoustic için de şunu söyleyebilirim; tek uzun mesafe koşusunda birinci geldi. Ölçü olmadığını düşünüyorum ve daha Gazi için yeterli görmüyorum bu atı. Perhan'ın sprintini doğru zamanda atması ve boşluğu yakalaması ile galip gelebileceğini düşünüyorum. Nash Bishop'un kardeşi olması da avantajıdır.



Diğer unutulan favorilerimden Nusrat. Yorumlarda yer verilmiyor genelde ama süprizden öte kazanma şansının yüksek olduğunu düşünüyorum. Nusrat'ı yarış hayatının başından beri takip ediyorum. Kum pistte harikalar yaratan bir taydı. Üç yaşlılığında haifif formdan düştü. Gazi için iki uzun mesafe çim koştu. Tabeladan çok uzaklarda kaldı. Yarışı hep önde sürükledi ki Nusrat'ın sprintleriyle kazanmasyı bilen bir at olmasıyla bu tavşan at misali önde kaçmasına anlam veremedim. Eğer ki iyi bir taktik uygulanırsa, Nusrat'ın yarın kazanması işten bile değil. Antrenörü Ekrem Dizdar'a da ayrı bir hayranlığım vardır. Eminim bu yarışa farklı hazırladı Nusrat'ı. Kuponuma eklerim Nusrat'ı.

Şimdi olaya başka açıdan yaklaşalım. Atlardan ziyade jokeylere bir göz atalım. Dünya çapında iki jokey katılıyor yarışlara. Karataş ve Dettori. Tabi Selim Kaya'yı, Boyraz'ı, Sözen'i ve diğerlerini de es geçemek istemiyorum. Ama bu isimler farklıdır her zaman.



Karataş favorilerden Monte Negro'yla koşuyor. Grup koşularında hep geçildi. Son koşusu Sait Akson'da sprinitini güçlü koyamadı. Miramis'te güçlü bir spirint koyamamsına rağmen, zamanlama hatası yaptı Monte Negro. Karataş ile bu sprinrini oratay koyacaktır, önemli olan pozisyonu yakalaması. Bu arada söylemeden geçmemek lazım, Karataş ile koştuğu 3 yarışı da kazandı Monte Negro.



Dettori ise dişi at Chi ile koşacak. Atın dişi olması bir kere kafadan insanı soğutuyor. Şimdiye kadar dişi atlar hep geçilmiş Gazi'de. Zorlamışlar ama olmamış. Jokeyi kaliteli lafımız yok. Karataş'a önceden geçilmesi ölçü olamaz elbette. Her zaman beğendiğim My Sea ile babadan kardeş. Bir şeyler beklenebilir Chi'den. Ama ben özellikle uzun mesafede çok olumlu bakmıyorum Chi'ye. Tabela mı? Olur, ama yarışı kazanamaz. Kuponlara koyulmasında ise bir sakınca görmüyorum. Strateji kazanamayacak atı bile kazandırabilir. Her şeyin de bir ilki vardır derler ya hayırlısı:)



Şimdi benim favorilerimden Nusrat'ın yanında Rokoko'ya gelelim. Little Tulip ekürisi ile koşacak olması avantaj. Son yarışında Dettori'nin Chi'sini geçti. Diyeceksiniz bu da dişi ama favorin. Eee dedik o kadar her şeyin bir ilki vardır diye. Bu ilki gerçekleştirmeye en yakın olarak Rokoko'yu görüyorum. Jokeyi Selim Kaya. Kaya'nın da bir ilke ihtiyacı var. Çok geç olmadan artık son verebilir bu hasretine, artık bir Gazi kazanmalı! Sarı Lira ile babadan kardeş sanırım Rokoko. Ciddi bir rakip olacak yarışta.



Miramis. İşte kafamı kurcalayan asıl at. Formunu belirtmiyor, çok dengesiz. Bir tabela dışı bir süper birincilik derken, Sait Akson'da Monte Negro'yu affetmedi. Aslında bu yarışta da yeterli görmedim. Ama Monte Negro'yu geçmesi ile şampiyonluğu istediğini belli etti. Aslında Miramis için en büyük handikap start anı. Neredeyse hep gecikmeli başlıyor yaışa. Bagsta bu kadar oyalanmasa daha rahat yarış sonunu getirecektir. Ona rağmen gerçekten muhteşem sprintine karşılık verecek at göremiyorum şu grupta. Son yarışındaki sprintini her ne kadar güçsüz görsem de. Asıl sprinti doğru zamanlama ile atarsa Miramis götürür bu yarışı. İlk yarışı dışında hep Gökhan Kocakaya ile koştu, bu yarışta da öyle koşacak. Kocakaya'nın Miramis'i getireceğine gerçekten inanıyorum.

Pazar gününün diğer koşularına da göz atmak gerek. 4 ve Yukarı İngilizler G1 koşusu güzel geçeceğe benziyor. Sabırlı, Nash Bishop, Kurtiniadis arasında geçmesini bekliyorum. Sabırlı'nın tecrübesini konuşturarak bu yarışla, yarışseverleri bir kez daha fethetmesi ne güzel olurdu. Diğer bir koşu Fashion TV Bayan Binici Kupası Koşusu. Klasikleşti artık. Altılı dışında ama izlemesi zevkli olacaktır. Yine altılı dışında 4 ve Yukarı İngiliz atlarının koştuğu Arjantin Jokey Kulübü Koşusu'nda Pan River, Inspector ve Out Of Control'ün ağırlığını koyacağını söyleyebilirim. Zübeyde Hanım Koşusu'nda dişi 4 ve Yukarı İngilizler yarışacak. Ateşin Kızı her zaman beğendiğim bir kısrak olmuştur. Favorim bu koşu da Ateşin Kızı'dır. Anafartalar G1 Koşusu'nda henüz geçilmemiş Invincible Son ve Enternasyonel Alir Rıza Bey Koşusu'nda Turbo'yu tek yazmak çok mantıklı. Kuponları rahatlatır.

0 com

83. Gazi Koşusu

Bu pazar günü tarihi bir gün daha olacak. 83. Gazi Koşusu Veliefendi'de koşulacak. Saat 20.45'te, SkyTürk'te naklen yayınlayacakmış. Veliefendi'de olmak için hazırlıyorum kendimi. Sadece bu koşu değil aslında beni cezbeden. Bütün gün kupa koşusu ve efsanler geçidi gibi. Uzun süredir beklediğim SABIRLI, KURTINIADIS, TURBO, ATEŞİNKIZI, INSPECTOR ve daha sayamadığım bir sürü at, hepsi koşacaklar. Gerçekten efsanevi bir gün bu pazar günü. İple çekiyorum...

2 com

Asimetrik psikolojik savaş


Genel Kurmay Başkanımız İlker Başbuğ net konuştu. TSK'dan eliniz çekin!

"Medya üzerinden asimetrik psikolojik harekat yapılıyor. TSK medya üzerinden asimetrik şekilde cevap vermeyecektir!"

"Genelkurmay Askeri Savcılığı bu belgenin bir kağıt parçası olduğunu kanıtlamıştır. Bu karar tartışılamaz!" (Bkz: http://www.bilgi-rehberi.com/kanunlar/kanun1353bes.html 9. madde)

"Bir kağıt parçası olduğu ortaya çıkan bu belgenin kimler tarafından hazırlandığını yargı organları belirleyecektir. Beklentimiz bu yönde."

"Dünyada bir çok ülkede hala Askeri Mahkemeler mevcuttur."

"TSK demokrasi ve hukuk ilkelerine bağlıdır. Tersini düşünen birini içinde barındırmaz!"
0 com

Tuncer Şengöz'den Borsa Analiz #24 Haziran 2009

"Endeksin haftalardır kuvvetli duruşu, teknik hedeflerin hala çok yukarılarda olmasından kaynaklanıyordu. Grafikte de görüldüğü üzere, U-100 can havliyle teknik hedeflerine gitmeye çalışıyor. İşlem hacmindeki artış da bu olasılığı destekliyor. Tek sorun, dünya borsalarında esen kısa vadeli satış rüzgarları ve yükselişi hiç bir temel verinin desteklememesi. Ancak biliyoruz ki, piyasa hareketi temel verilerin bir sonucu değildir. Finans dünyası kendi hayal aleminde yaşar ve hayal sürdürülemez olana kadar fractal yapının müsade ettiği en geniş sınırları kullanmaya çalışır."

Devami borsanalizblog'da... Kısa ve öz bir yorum, tavsiye ederim.
0 com

Günün Sözü

Günün sözleri Warren Buffett'ten geliyor. Dünya ekonomisi için söylediği sözlere bir bakın. Harikasın dostum!

"9 kadını aynı anda hamile bırakırsanız, 1 ayda bebeğiniz olmaz."

"Gözümden katarakt amaliyatı oldum, ama hala yeşil filizleri göremiyorum."

0 com

Kate Voegele : 99 Times

Kate Voegele : Now Playing : 99 Times

Shared via AddThis

0 com

Haftalık takip listem


Bu hafta takip listeme otomotiv, beyaz eşya, gıda ve her zamanki gibi gayrimenkul yatırım ortaklıklarını aldım. Bunların dışında IMF beklentisiyle, piyasalardaki boşluğu görüp banka hisselerini yukarılara taşıyan güçlü elde, hala büyük bir gücün olduğunu tahmin ediyorum. 36bin sınırına yaklaştırdığı gibi yine bankacılık sektörü hisselerini coşturarak 36bini geçirebilir. IMF beklentisinin gerçekleşmesi sonucu zaten bunu öngörüyorum. Kısa vadede 36bini geçmemiz gerekir. Tek önemli nokta IMF anlaşmasıdır.

Gayrimenkul yatırım ortaklıklarından SNGYO'ya kesinlikle uzun vade için girilmeli diye düşünüyorum. Detaylı analiz ile de kısa vadede iş yapmak olasıdır tabi ki (Down Both Flanks'te Togi'nin analizine bir göz atın derim.). Ama uzunda en güvendiğim hissedir. Bunun dışında, kademelerdeki çok sevdiğim boşlukları ile NUGYO'nun geçen haftanın son günündeki tırmanışı harikaydı. Aşağıdaki boşlukları iyi doldurdular, yukarıdakileri de kendi haline bıraktılar cuma günü. 2.45 direncini iki kere kırdı ve 2.49'dan kapattı günü. 2.50'nin gölgesinde kalacağına inanmıyorum. Olumlu havayla 2.54'ü ilk seans görebilir. Bundan sonrasına ise sabır diyelim. Yaz sezonunda kaç kişi sabrederse artık.

TOASO'nun son çıkışı 2.76 direncini kırma yönünde tehditkardı. İtalya'dan aldığı siparişlerin, ÖTV indirimi beklentisinin gölgesinde kalması sonucu büyük düşüş yaşadı bu hafta. 2.66'nın üzerinde kaldığı her an alışımı gerçekleştirdim. Şimdi 2.8'den 3'e kadar güzel bir ralli görmek istiyorum. Diğer yandan FROTO bir türlü 6.25'in üstüne atamadı kendini. Son gün 6.30'dan mal yıkımı yapıp tekrar 6.15lere çektiler. 6.25'in geçilmesi ile 6.45'i zorlayacağını ve bu hafta artık 6.85'e kadar güzel bir yükseliş içinde olacağını düşünüyorum.

Beyaz eşyada SILVR geçen hafta gözümden kaçan hisse oldu. VESBE'den bekleidğim yükseliş tam gerçekleşmese de, 2.15'e kadarmış n'apalım. VESTL ise öyle güzel haberlere rağmen 1.60 direncini aşamadı. 1.65'te de bir direnç ve sonrası harika olacak. İzlemeye devam. Bence bu haftaki beyaz eşya primi VESTL'den gelebilir. BSHEV'i konuşmayı düşünmüyorum. Yeterince spekülasyon var.

Hepsinden ziyade takaslardan gözüme çarpan; AK Enerji (AKENR), Doğan Holding (DOHOL) ve Kardemir DÇ-D (KRDMD) izlemeye aldığım tahtalar. İlk aşama izleme. Girilirse yabancıya dikkat. Gün içi takas analizine, detaylı fiyat analizine bakmadan tavsiye etmem.

*Yazım tavsiye niteliğinde gibi gözükse de, tamamen kişisel tercihlerimi anlatmakta ve kimseye zorlama güdümü içermemektedir.
1 com

Bugünün önem(sizliğ)i

Bugün babalar günü. Bir erkek olarak farklı hissetmeli insan kendini. Böyle olmalı, doğrusu budur. Baba olacağını düşünerek hissetmeli sanki. Ne hikmestse bunu düşünmesi bile korkutabiliyor beni. Bugünü sevdiğim büyüklerimle geçireceğim ama hiç bir zaman bir babanın varlığını hissettiğim gibi hissedemeyeceğim. Kime karşı bu hissi duyabilirsin ki babandan başka...

Neyse; bugünün böyle güzelliklerle geçmesi varken, içimdeki küçük bir hisse bile yenik düşebilecek bir insan olan benim, saçma sapan bir duygu karmaşası içinde canımı sıkıp durmamdan güzel ne olabilir ki? Ben seviyorum bu karmaşayı içimde yaşamayı. Melanolikliğimi böylesine küçük bir histe bile yaşamayı seviyorum. Belki de sevmiyorum ama sevmek zorundayım. Alıştım da diyemem ama durum bu. Ay ışığını yutar gibi kendine çeken bir su birikintisi, ellerine kelepçe geçirilmiş bir tutuklu gibiyim. Tutukluyum da işin aslı. İçimdeki tüm hisleri kendime saklıyorum. Kimsenin bilmesine gerek yok sanki, sonsuza kadar oradalar. İsteği olana kadar orada. Ne yaparsam yapayım.

Benim için bugünün güzelliği bu olacak sanırım. Yazımı yazarken hislerimin arkadaşı da elimde, sabahın olmayacağı hissi uyandırıyor bende. Yazmamı sağladı ya, gerisi mühim değil. Sabah ta olmasın, ben de uyumayayım. Ne olur uyusam, uyandığımda bu his yakamı bırakmayacaksa. Beni saplantılı biri gibi hissettirecekse. Ne fark eder?

Bu arada blogumdaki ilk kişisel yazımı da yazmış oldum. Gerçi ne fark eder, benden başkası okumayacaksa. Sabah kendime bir yorum bırakırım artık.
0 com

Volkan Konak - Yarim Yarim

Volkan Konak'tan çok çok güzel bir yorum daha. Dinledikçe dinleyesim geliyor. Paylaşayım istedim.

0 com

Şampiyonların serisi

Seneye Jacques Villeneuve'nin döneceği sinyallerini de son iki yarıştır alıyoruz. Özledik şampiyonu. Onun yarışması, sadece yarışması bile büyük bir zevk. O orada bulunsun yeter. Aslında ne biliyor musunuz? F1'den kopsa bu takımlar, F1 de eski şampiyonlarla yeni bir seri kursa, hangisi tutar sizce? Düşünsenize, Mika Hakkinen, Jacques Villeneuve, Michael Schumacher, Damon Hill, David Coulthard ve aklıma gelmeyen efsaneler... Düşünmesi bile heyecan veriyor.


Motor sporlarında en büyük şart popüler olanın her zaman içeride bulunmasıdır. Futbolda öyle büyük şartlar yoktur. Çünkü yeni büyükler her an hazırdır. Schumacher gittikten sonra kimlere büyük dediler? Alonso, Hamilton, Montoya, Raikkonen hatta Button, Massa. Şimdi düşününce hangisi gerçekten büyük? Schumacher'in gitmesi büyük darbe oldu F1'e bu açıdan. Schumacher bugün dönse, eski seyirci çoğunluğu yine tribünleri dolduracak, TV gelirleri, sponsor gelirleri şu ekonomik krize rağmen her takım için artacaktır.


Şimdi benim hayal ettiğim şampiyonların serisini bir düşünün. Gerçekten hayal, hatta hayaller ötesi... Gerçekleşmesi olası, ama zor olan bir organizasyon. Artık sormuyorum hangisi tutar diye. Her şey ortada değil mi?

0 com

İngiltere GP - F1 Sıralama Turları


Vettel yine efsaneydi. Şu arabayı yarış sonunda da 1.liğe taşısa süper olacak. Silverstone'un son yarışı söylentileri, F1'in mazi olacak söylentileriyle karışan bir hafta sonunda gayet güzel bir sıralama turlarıydı. Button kendinden emin gözüküyordu en başta, en sonda ise bir hayal kırıklığı okudum yüzünde. Brawn Mercedes'in tarihi başlangıcının devam etmesine bir engel henüz bulunamadı. Massa 11. cepte, Hamilton 19'da. Beklenen gelmiyor.
0 com

İngiltere ile 4 maç

Filede bu hafta sonu 4 maç birden oynayacağız ingiltere ile. Bayanlarda rakibimiz bile değiller, erkeklerde de öyle. 4 maçı da kazanıp 4'te 4 yapabilir. Maçlar Amasya'da. İstanbul'da olsun diye bekleyip dururken... Umarım bayanların Romanya maçları İstanbul'da olur. D Spor her zamanki gibi yayınlıyor maçları. Maç programı şöyle:

20 Haziran
16.30 Türkiye-İngiltere (Erkek)
19.00 Türkiye-İngiltere (Bayan)

21 Haziran
15.30 Türkiye-İngiltere (Erkek)
18.00 Türkiye-İngiltere (Bayan)
0 com

Geçen günler içinde...

İnsan bazen sıkılıyor. Hiç bir şey yazası gelmiyor. Yazı yazmadığım bu hafta tamamen öyle geçti neredeyse. Hiç yazasım yoktu, o kadar yazacak, çizecek, kızacak ve sevinecek şeyler varken...

Mesela geride bıraktığımız gün. Şanlı Eskişehirspor'un kuruluş günüydü. 19 Haziran 1965'te kuruldu, 10 larca sene 1. Lig'de Anadolu Efsanesi olarak anıldı. Şimdilik sadece kutlayalım. Kalplerde yeterince yaşanmıştır bu sevinç.

Voleybolda transferler hızlandı. FB Acıbadem bitirdi sanmıştık transferi. 4 numara boşluğunu doldurdular. Ben çok iyi bilmem Alice Blom'u. İzlemişimdir bir şekilde ama tanımam. Acaba bu bölgeye neden Türk oyuncu düşünmedi FB Acıbadem buna anlam veremedim. Piyasa elinde zaten, istediğini alıp satıyorsun. Ne oyuncular var ki ismini söylemeye gerek görmüyorum, sana koşa koşa gelecek. Enteresan seçim. Belki de doğrudur. Seneye görürüz.

Eczacıbaşı Zentiva'da derinden ama akıllı ilerliyor. Seray'ı tutarak geleceklerini biraz olsun rahatlattılar. Naz'dan sonra büyük darbe yemişti Eczacı. Şimdi orta alana Maria Borodakova-Borisenko'yu almaları büyük artı takıma. Gamova transferine bir cevap gibi oldu bu. Gerçekten derinden ve akıllıca hareketler bunlar.



Pelin Çelik'in Telekom'a gitmesine çok sevindim. Çok iyi işler yapacak orada eminim. Telekom maçlarını iple çekiyorum...

Transferin sessiz takımı Vakıfbank Güneş Sigorta Debby Stam’ı aldı. İsmini duyduk, oyununu gördük, bir Grün vakası daha yaşanmasın isteriz Güneş için. Böylesine bir krizde parayı da bol bulmadı ya bu takımlar. Umarım tutar bu kız.


Vesna Eczcı'dan ayrılır mı bilemiyorum. Kalmasından yanayım. Bazı oyuncuların takım üzerindeki etkileri herkesden farklı olabiliyor. Vesna'nın bu takımda kalması kanımca çok kritik. Şimdi Eczacı'nın yaptığı transferlere bakarak Vesna'nın gitmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bu sene her zamankinden farklı bir politika izliyor Eczacı.


Merak edilen bir transfer hikayesi de NBA'deki canımız Hedo'nun. Magic'in lüks vergisini göze alma konusunda net olması herkes için en iyisi sanırım. Hedo kendine uygun takım bulabilir de, asıl Magic hücum sistemini üzerine kurduğu Hedo'nun yerine bir adam bulabilir mi? Temmuz ayında kim daha önemliymiş göreceğiz.

Şimdilik bu kadar.

*son fotoğraf voleytürk Kamil'in albümünden alınmıştır.
0 com

Günün anketi @ntvspor.net


NBA Stüdyo programı anketi anlık sonucu. Benim oyum ikisine de gitmez aslında ama madem seçenek şansı vermiyorlar Kobe diyip geçelim.

*anket ntvspor.net sitesinden alınmıştır.
0 com

13. Şampiyonluk

2-0'dan 4-2'ye getirmek her takımın harcı değildir. Efes Pilsen, Ümit Aktan'ın deyimiyle isteye isteye, çağıra çağıra getirdi şampiyonluğu. FB Ülkerliler ne kadar üzülseler yeridir. Saha atlayan çapuclculara söyleyecek bir şey yok ama FB'nin gerçek basketbol seyircisini tebrik etmek gerek. 13. Şampiyonluk bir de Türkiye Kupası Şampiyonluğuyla birlikte geldi. Tartışmasız Türkiye'de bu senenin takımı Efes Pilsen... Şampiyonluğu coşkuyla kutluyoruz...
0 com

Efes Pilsen - FB Ülker serisi bilet fiyatları


Aslında yorumsuz yayınlamak daha doğru belki. Ama aklıma Konyaspor'un Eskişehirspor'a çektiği bilet fiyatları geldi bir anda. Kendi taraftarına 50 kuruş olan bileti ESES taraftarına 50 TL'ye satmaya kalkmışlar, sornasında ESES taraftarı stadın yarısının biletini almıştı. Konyaspor yönetimi de ESES tarafının biletlerini 20TL'ye indirmişti. Aslında habersiz bir Truva yapılacaktı ki işte o zaman görürdüm ben Konyasporluları... Şimdi FB yönetimine ne demek lazım. İntikamdan mı? Çaresizlikten mi? Yoksa sadece korkudan mı? Ben kararımı verdim de siz bir düşünün...

Efes Pilsen tarafı: 110,00 TL
Fenerbahçe tarafı: 10,00 TL - öğr: 5,00 TL
Saha içi (fenerbahçe tarafı): 20,00 TL
0 com

Rasim Başak'ın cezası

Haber Ntvspor.net'ten... Ceza az bile!

"Basketbol Federasyonu Disiplin Kurulu, Fenerbahçe Ülkerli oyuncu Rasim Başak'a 6 maç ceza verdi.

Kurul, bugün yaptığı toplantıda, 14 Haziran'da Efes Pilsen ile Fenerbahçe Ülker takımları arasında oynanan Beko Basketbol Ligi play-off final serisi maçında, hakem masasına tekme atmak, uygunsuz küfürlü sportmenliğe aykırı söz ve davranışlarda bulunmaktan, sarı-lacivertli oyuncuya 6 müsabakadan men cezasının yanı sıra 10 bin TL para cezası uyguladı.

Bu arada, maç sırasında taraftarlarının sahaya yabancı maddeler atması ve bu nedenle oyunun durdurularak 1 kez anons yapılması dolayısıyla 5 bin TL ve küfürlü tezahürat nedeniyle de 7.500 TL olmak üzere, Fenerbahçe Kulübü Basketbol Şubesi'ne toplam 12.500 TL para cezası verildi."
0 com

Bu adam sporcu mu?

Fotoğraftaki elemanı Efes Pilsen-FB Ülker serisinin son maçını izleyen herkes çok daha iyi tanımıştır. Tanımayanlara tavsiyem TV'de gördükleri an kanalı değiştirmeleridir.

Şimdiye kadar zaten nasıl bir insan olduğunu hepimiz biliyorduk da, şu son maçta yaptıkları artık sporculuktan uzak, insanlık dışı davranışlardı. Kenarda oturan bir oyuncu böylesine bir tepkiyi, nasıl oluyor da haklı nedenler görerek verebilir ki? Tepki bile demek fazla kaçar gerçi yaptıklarına.

Gidip oyunla alakası olmayan masa hakemlerinin, ki bayanlar da mevcut, masasına nasıl ayakla vurabiliyorsun? Hakemlerin üzerine yürüyüp, ağıza alınmayacak -gerçekten buraya yazmaya utanıyorum- küfüleri nasıl savunursun? Sen bir SPORCU isen eğer, hakeme karşı nasıl "sana kolum girsin" hareketi yapabilirsin?

Ben SPORCU'yum diyebiliyorsan yuh sana. Sana SPORCU diyenlere de iki kere yuh derim ben. Aslında en iyisini Kaan Kural söylemiş. Ne güzel yorumlamış vakti zamanında (11 Mart 2009). Şu maçtan sonraki yorumuna bakmadım. Daha söyleyecekleri vardır eminim...

"Rasim bir süredir saha içinde basketbolu başka noktalara çekmesiyle çok kötü bir şöhret sahibi. Bu şöhreti de fazlasıyla hak ediyor. Önceki hafta Beşiktaş Colaturka maçında tribünlerle çok nahoş diyaloglar yaşamıştı. Geçen hafta Efes Pilsen maçında ise iyice kontrolden çıktı. Oyundan atıldı ama atılana kadar yaptıkları korkunçtu. Maç içinde en az 4 kasıtlı olarak rakiplerine vurdu . Ancak bir pozisyon var ki hepsinden ayrılıyor. Kerem Gönlüm'ü arkadan çekerek hem kendisini, hem Kerem'i yere düşürdü. Hakem hücum faul çaldı. Kenardan F.Bahçe Ülker topu oyuna soktu ve oyuncularla hakemler diğer tarafa doğru hareketlendi. Herkesin dikkati topa yöneldiği sırada ayağa kalkmaya çalışan Kerem Gönlüm'ün tam beline tekme attı Rasim. Basketbolda sertlik olabilir. Bazı oyuncular zaman zaman kuralları kendi lehlerine esnetmeye çalışabilir. ‘Çirkeflik' de yapabilir. Ancak Rasim'in orada yaptığı ‘çirkeflik' değil düpedüz ‘vicdansızlık'. "

Bir de ATA'mızın sözünü hatırlatalım:
“Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim”

Şimdi değinmek istediğim başka bir konu da maçın sonunda yaşananlar, hakemlerin verdiği karar. Arkadaşım senin koçun Tanjevic, oyuncuların standartların üstünde, kuralları bilmiyorsan kim ne yapsın? Kim ne yapabilir? Sen kuralı uygulayan hakeme nasıl suç bulabilirsin? Açıklamalar da komik; kaybedilen 3 maçta da hakemlerin etkisi varmış. Evet var, çok iyi yönettikleri için Efes Pilsen kazanıyor. Kimse kusura bakmasın ama senin oyuncun cahilse, koçun adam değilse, taraftarın futbol seyircisiyse -utanmasa sahaya kaya atacak-, hala salonda gol gol gol diye bağırıyosa, yenilince böyle sızlanıyorsan, sen daha takım olamamışsın demektir. Bundan sonra bu seriyi kazansan bile, basketbola gölge düşüren bir ekipsin...

Düzenleme: Kaan Kural'ın yeni yazısından kısa ara notları eklemek istedim. Yazının hepsini ntvspor.net'te bulabilirsiniz.

"Kural açık aslında. Top oyuna sokulmadan yapılan savunma faullerinin cezası iki serbest atış ve topa yeniden sahip olmayı getiriyor. Ancak maç sonlarında taktik faul yapan takımların rakibin en kötü faul atan oyuncusuna süre başlamadan faul yapmasını önlemek amacıyla konulan bu karar amacının çok dışında işliyor. Kuralın ruhu, taktik faulü belli oyunculara yapmayı önlemek. Ancak top oyuna girmeden yapılan faullerde bir ayrım yapamıyor kural. Bu nedenledir ki kural koyucu değil ama uygulayıcı olan hakemler bu cezayı vermemek adına topun oyuna sokulmasını bekleyip düdükleri çalıyor, iki atışın yanına top hakimiyetinin de eklenmesini önlemeye çalışıyorlar."

"Ancak sonrası biraz daha karışık. Aslında her şey kural bilmemekten kaynaklanıyor. Faul olup olmadığını tartışabilirsiniz. Ancak eğer pozisyonu gözünüzün önüne getirirseniz, Fatih Söylemezoğlu ilk düdüğü çaldığında fazla tepki yok. Zaten faul olduğunu da biliyorlar. Ancak ne zaman ki Söylemezoğlu masaya gidip ‘iki atış artı kenar’ işareti yapıyor, bir anda önce şaşkınlık sonra ise büyük bir öfke hakim oluyor F.Bahçe Ülker cephesine. Hakemin Ömer’in hareketine sportmenlikdışı faul çaldığını, cezanın kuraldan değil hareketten ileri geldiğini zannediyorlar. Faulün verilip verilmemesi ayrı bir tartışma konusu ama sonucu tamamen kurala bağlı bir uygulama."

"Sonra gelen tepkileri ateşleyen işte bu bilgi eksikliği. Hoş aynı F.Bahçe Ülker Avrupa Ligi ilk turunun son maçında yine kural bilmediği için Lottomatica Roma’ya karşı 9 sayı galip gelmesi gerekirken 14 sayıyla kazanması gerektiğini zannederek sahaya çıkmıştı hatırlarsanız."

"Sonrası ise tamamen çirkin bir tablo. Başrollerde ise Mirsad ve Rasim Başak var. Ağıza alınmayacak galiz küfürler. Tribünleri takım arkadaşlarını hatta kendi yöneticilerini bile galeyana getiren dev bir öfke. Rasim Başak’ın genç bayan masa hakemlerinin üzerine yürüyüp masayı tekmeleyip ortalığı dağıtmasının ise kabul edilebilir hiçbir tarafı yok."
0 com

Potanın Perileri #4




Olmadı kızlar... İkincilik fırsatını teptik. Son çeyreğe kadar gayet iyiydik. Eksik olmamız bu maçta çok etkiledi bizi. Umarım son maçı kazanır ve en iyi yerde bititiriz turnuvayı.
0 com

Turbo seriyi bozdu (21/22), Kafkaslı geri döndü!


Hep söyleyip durdum. Uzun mesafesini bekliyorum Turbo'nun diye. 1900m koştu, herkes uzun mesafe işte, rahat kazandı dedi. Kısmen uzun mesafe olan 1900m'nin ölçü olmayacağını önceki yazılarımda da söylmiştim. İşte dün koşulan Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Koşusu'nda ilk kez 2000m üstünde koşacaktı Turbo. 2400m'de tek rakibi Kafkaslı'ydı tabiki. Yıllardır kaç kez 2400m koştuğunu bilemiyorum artık Kafkaslı'nın, bakmak lazım. Ama bu kupayı dün 3. kez kazandı Kafkaslı, Turbo'dan sonunda rövanşı burunla da olsa aldı. Turbo'nun geçilmez olduğunu savunanlar, ilk 2400m mesafe koşusunda geçilmesiyle bir şoka uğramışlardır eminim. Ama bu ilk uzun mesafe koşusu olduğundan, Turbo için bir ölçü olmadığını da söylemeden geçemeyeceğim. Uzun mesafe koştukça açılacaktır Turbo. Yarışı son 50m'de verdi zaten. Kafkaslı uzun aradan sonra, izlediğimiz eski Kafkaslı gibi geldi geçti Turbo'yu. Yarış baştan sona zaten harikaydı, seyir zevkine diyecek bişey yok. Yalnız Turbo'ya bu mesafede güvenip tek geçen yarışseverlere -ki yine 1.05'lik bir ganyanla koştu Turbo- yazık olmuştur. Bundan sonraki ilk 2400m'sinde daha rahat bir yarış çıkaracağını düşünüyorum Turbo'nun. Seri bozuldu belki ama Turbo hala aynı Turbo. Daha ne yarışları farkla kazanacaktır. İzlemeye devam edeceğiz.


Yarışı aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

Yarışı izleyin...

*Tüm fotoğraflar tjk.org.tr adresinden alınmıştır.
0 com

Günün anketi @ntvspor.net


Son periyot programı anketi anlık sonucu. Efes Pilsen şampiyon olur diyenler çoğunlukta. 4-3 biter diyenler 4-2'ye göre çoğunlukta.

*anket ntvspor.net adresinden alınmıştır.
0 com

Fransa'ya 4'te 4


Avrupa bayanlar Ligi'nde Fransa'ya 4 maçta sadece 2 set vererek 4'te 4 yaptık. Şimdi sırada Türkiye'de oynayacağımız 4 maç var. Önümüzdeki hafta sonu iki maçımız İngiltere ile daha sonraki hafta sonu Romanya ile oynayacağız. İngiltere'yi zaten saymıyorum da Romanya'dan bir maç almamız birinciliğimizi garantileyecek.

0 com

Potanın Perileri #3




İtalya'da rakip olamadı kızlarımıza... Sırada yarın oynayacağımız Fransa maçı var. Haydi kızlar...
2 com

Seray Altay Eczacı'ya döndü

Seray Altay, altyapısından yetiştiği Eczacıbaşı Zentiva'yla sözleşmesini uzatarak takıma geri döndü. Eczacıbaşı için büyük kazanç olacak. Bu sefer harcamayacaklarını umuyorum. Neriman'ı bile kadroda yeteri kadar kullanmadı Cuccarini geçen sene. Seray'ın artık ileri seviyede bir tecrübesi var ve pasör çaprazı olarak da vuruş gücü çok yüksek. Şu anki kadroda rahatlıkla oynaması lazım.

*Eczacıbaşı altyapısından yetişen ve 14 yaşında A Takım’a yükselen Seray Altay, beş sezon üst üste A Takım kadrosunda yer aldı. Eczacıbaşı A Takımı’yla üç Türkiye Şampiyonluğu, bir Türkiye Kupası ve bir kez de Avrupa Top Teams Kupası üçüncülüğü elde eden Altay, 2007-2008 sezonunda Yeşilyurt Spor Kulübü’nde, 2008-2009 sezonunda ise Galatasaray Spor Kulübü’nde kiralık olarak oynadı. Özellikle Galatasaray’ın play-off etabında son dört takım arasında yer almasında önemli rol oynayan ve A Milli Takım kadrosunda da yer alan Seray Altay, 1.82 m boyunda ve 1987 Ankara doğumlu.

2009-2010 sezonundan itibaren Eczacıbaşı-Zentiva A Takımı’nda yerini tekrar alacak olan Seray Altay, altyapısından yetiştiği ve beş sezon A Takımı’nda oynadığı Eczacıbaşı Spor Kulübü’ne dönmekten büyük mutluluk duyduğunu belirterek, “Son iki sezondur farklı kulüplerde ve ilk altıda oynadım. Bunun bana önemli deneyimler kazandırdığını düşünüyorum. Edindiğim tecrübeyle Kulübüm’e daha faydalı olacağıma ve bana duyulan güveni boşa çıkarmayacağıma inanıyorum” dedi.

*eczacibasisporkulubu.org.tr'den alınmıştır.
Add to Technorati Favorites