A.D.Ü. #4

Aşkın yakınındayken, her türlü ona ulaşabilecekken, yitip gitmiş aşkların peşinde koşmaktan sadece kırıntılarına tutunup kalmak onun için olağandı artık. Aşk kırıntılarıyla yaşamayı öğrenmişti ama her şeyin farkındaydı. Artık zor geliyordu aşk kırıntılarıyla yaşamak. Hayatın bir kez bile kendisine gülmediğini biliyordu ama kabullenmek istemiyordu daha fazla. Dışardan bakan birisi onun nasıl bir özgüveni olduğunu görüyorsa, o da kendisine karşı o kadar saygısını yitiriyordu günden güne. Her ne kadar itibarını korumayı becerebiliyorsa da, kendisine karşı saygısını yitirmenin ne demek olduğunu da çok iyi biliyordu. Asıl kendisini yiyip bitiren duygu da buydu işte. Kendinden nefret etmek istiyordu. Elden ele dolaşan bir kağıt para gibi kullanıldığını hissetmek, kırıntılara muhtaç bir insan gibi yaşamak, iç dünyasının zenginliğini tutsak bir kalbe gömüp, unuturcasına hapsetmek ve kaybolan günleri, bir daha unutulmayacak sahte anılarla doldurup yaşayıp gitmekti bugüne kadar yaptığı... Bundan kimse gibi gurur duyamıyordu işte. Artık vaz geçmek istiyordu, yeni bir anı oluşturmak ve o anıyla eskilerin üstünü bir güzel silip geçmek istiyordu. Tek yapması gereken güzel şeyler yaşamak, mutluluğu hissetmekti...

0 yorum:

Add to Technorati Favorites