Muhterem Aşk
Aşkı hatırladım seni görünce yine, yeniden. Uzun süredir yanıma uğramamıştı, uğramaya gönlü yok. Sadece yüzünü gösterip kaçan küçük haylazların yaptığı gibi, küçük heyecanlarla kendini hissettirip hemen kaçıveriyor benden. Hani elimde olsa da kaçırmasam diyesim geliyor ama onu da diyemiyorum. Kendime yakıştıramıyorum. Seninle yaşanmış olması engelliyor çoğu zaman. Ayrıcalıklı hissettiriyor beni bu duygu. Artık çok uzaklardaymışım gibi hissediyorum, her ne kadar küçük, tatlı bir umut olsa da elimde. Artık aşk benim etrafımda dolanıp dolanıp, beni es geçip gidiyorken, ben onu nasıl yakalayabilirim derdine düşmüşken, acaba sen de bunu düşünüyor musun diye de kendi kendimi avutmaya çalışıyorum. Hayır, bu umutsuzluk değil, tam tersine bir umut savaşı. Yokluğun uzun, soğuk bir kış gibi değildi, benden koparılan küçük bir ateş parçasıydı çünkü. Bu parçayla yok oldun sen, ama o parçayı hep taşıyacak olmanın getirdiği yükü fark etmeden. Sen de beni görünce o parçayla için sızlıyor şu an. O ateş parçası, o sızı da sana aşkı hiç hissettirmedi o günden beri. Senin öylesine umutsuzluk aşığı bir insan olduğunu biliyorum ki,sen umutu ancak sana bunu aşılayan birinde bulabilirdin. O umut benim ellerimde varken, hala mevcut olduğunda bile sana yetersiz kalıyorken, senin bunu fazlasıyla istemenin getirdiği anlamsız duygular işte seni bugüne, yitirilmişlikler içinde sürükledi.
Yaşananları da yapılanları da değiştirmekle elde edilebilecek bir şeyin olmadığını anlamanı sağlamamaktı sana yaptığım en büyük kötülük belki de. Her şeyimi bu kadar kolay kabulleniyorken, neden sakladım bunu senden, sakladığımı fark etmedim bile. En küçük duygularımızı birbirimizle paylaşırken, sevginin getireceği kötülüklerin farkına varamadık. Tek istediğimiz mutlu olmak, bunu paylaşmanın getirdiği daha büyük mutlulukları yaşamaktı. Bunun heyecanı içinde gözlerimizi kapatmadık mı hayata? Hayat bize en güzel anılarımızın unutulması için tuzak kurarken, bizler bu anıları oluşturma peşinde değil miydik? Sayfalarca sevdik, sayfalarca kızdık birbirimize. Şimdi eski kelimelere bakıp sevmek neymiş, kızmak nedenmiş, masumluk nasıl yaratılmış bizim tarafımızdan, bunları hatırlamak yaptığım. Yarım kalan bir düş ve sonrası olmayan bir hikaye... Bundan sonrası mı? Yarım kalan bir düşün tamamlanmasını sağlamak istemek mi; yoksa unutturulmuş olanları yitik duygular içine hapsedip, bu duyguları görmezden gelmek mi?
Yaşananları da yapılanları da değiştirmekle elde edilebilecek bir şeyin olmadığını anlamanı sağlamamaktı sana yaptığım en büyük kötülük belki de. Her şeyimi bu kadar kolay kabulleniyorken, neden sakladım bunu senden, sakladığımı fark etmedim bile. En küçük duygularımızı birbirimizle paylaşırken, sevginin getireceği kötülüklerin farkına varamadık. Tek istediğimiz mutlu olmak, bunu paylaşmanın getirdiği daha büyük mutlulukları yaşamaktı. Bunun heyecanı içinde gözlerimizi kapatmadık mı hayata? Hayat bize en güzel anılarımızın unutulması için tuzak kurarken, bizler bu anıları oluşturma peşinde değil miydik? Sayfalarca sevdik, sayfalarca kızdık birbirimize. Şimdi eski kelimelere bakıp sevmek neymiş, kızmak nedenmiş, masumluk nasıl yaratılmış bizim tarafımızdan, bunları hatırlamak yaptığım. Yarım kalan bir düş ve sonrası olmayan bir hikaye... Bundan sonrası mı? Yarım kalan bir düşün tamamlanmasını sağlamak istemek mi; yoksa unutturulmuş olanları yitik duygular içine hapsedip, bu duyguları görmezden gelmek mi?
0 yorum:
Yorum Gönder