unutmak en zor olanı bence diye söylenip dururdu. hep yenisindense eskisini seven biriydi. bu onun için sanki bir ideoloji olmuştu ki yaşamının her anında bunu hissediyor, hissettiriyordu. belki de hissetmemesi daha iyiydi, bu ona acı veriyordu. mutlu anların mutsuzluklarından ne kadar da az olduğunu hatırlatıyordu ona. hatıralar ve acılar, üzgünlükler... hepsi eskinin kalıntılarıydılar. şimdiyse mutlu zamanlarına bile üzülür olmuştu aslında. evet eskileri istemiyordu da gelecek çok mu mutlu ediyordu onu? mutluluğuna, sevdiklerine bile üzülür olmuştu, ya gelecekte onları bir daha yaşayamazsam korkusuyla! böyle bir hayatın esiriydi işte, kimsenin esiri değildi kendinden başka! acıma duygusu öylesine güçlüydü ki kendisi üzerinde bu kadar etkili kullanabilen bir başkasını tanımıyordu bile. geçmişine üzül iyi bile olsa, geleceğine kaygılan parlak bile olsa. işte bu sarmalın içinde yaşayıp gidiyordu, buna kim yaşamak derse artık. bazılarına hayat gülümseyip, ağlatıyordu işte. ne kadar da adil!
0 yorum:
Yorum Gönder